AYAKLARDA VE AYAK BİLEKLERİNDE ÖDEM (ŞİŞME)
Önceleri, ödem (dokularda aşırı sıvı birikmesine bağlı şişme) gebelikte olası
bir tehlike işareti olarak kabul ediliyordu. Artı hekimler hafif şiddetteki
ödemin gebelikte beden sıvılarındaki normal ve gerekli bir artışa bağlı olduğunu
biliyorlar. Preeklampsiyi düşündürecek başka belirtiler yoksa, ayak bileklerinde
ve bacaklarda biraz şişme tümüyle normal kabul ediliyor. Aslında, kadınların
%75'inde gebeliğin bir döneminde bu türden bir ödem gelişir. Sıcak havalarda,
günün sonunda veya uzun süre oturduktan ya da ayakta durduktan sonra ödem
gelişmesi oldukça sıktır. Çoğu kadın şişliklerin ertesi gün ya da birkaç saat
yattıktan sonra büyük ölçüde kaybolduğunu fark eder.
Genellikle ödem biraz rahatsız edici olmanın dışında bir önem taşımaz.
Rahatsızlığı azaltmak için bacaklarınızı yükseğe kaldırın ya da mümkünse,
tercihen sol tarafınıza, yatın; rahat ayakkabılar veya terlikler giyin; lastik
bantlı çoraplar giymeyin.
Şişlikler sizi çok rahatsız ediyorsa, korseli çoraplar giymeyi deneyin. Gebeler
için şiş karına göre yapılmış külotlu çoraptan tutun, dizaltı çoraplara kadar
bir çok çeşit satılmaktadır. Bu konuda hekiminizin önerisini de alın. Alışveriş
yaparken, gebelik sırasındaki kilonuzu gözönüne alın. Korseli çorabı sabah
kalkınca, ödem azken giyin.
Günde en az 2-3 litre sıvı alarak sistemdeki atık maddelerden kurtulması için
bedeninize yardımcı olun. Paradoks şekilde, birçok kadında daha fazla sıvı almak
sıvı tutulmasını engeller. Yine de, bir seferde iki bardaktan fazla içmeye
çalışmayın, yer kalmayacak kadar midenizi doldurmayın. Normal bir gebelikte tuz
alımının kısıtlanması (kan basıncı yüksek olan bazı kadınlarda tuz
kısıtlanabilir) artık kabul görmese bile, fazla tuzlu yemek de su tutulmasını
artıracağı için akıllıca sayılmaz.
Elleriniz ve/veya yüzünüz şişiyorsa, veya ödem 24 saat sonra bile azalmamışsa
doktorunuza danışın. Bu türden şişmeler önemsiz olabilir, ama hızlı kilo artışı,
kan basıncında yükselme ve idrarda proteinle birlikteyse preeklampsi (gebeliğe
bağlı hipertansiyon) başlangıcı da olabilir.
ARTMIŞ TÜKÜRÜK SALINIMI
Gebeliğin sık görülen belirtilerinden biri tükürük salınımında artıştır. Bu hoş
olmayan bir duru olmakla birlikte zararsızdır. Ayrıca ilk birkaç aydan sonra
ortadan kalkar. Sabah bulantıları olan kadınlarda ise diğerlerine oranla daha
sık görülür ve bulantıların şiddetlenmesine neden olabilir. Bu sorunun kesin bir
tedavisi olmamakla birlikte mentollü diş macunu ile dişleri fırçalamak, ağzı
çalkalamak ya da sakız çiğnemek yararlı olabilir.
ATEŞ BASMASI
Herkese zaman zaman ateş basabilir, fakat bu ateş basması gebe kadınlarda daha
sık görülür. Bunun nedeni vücut ısısının düzenlenmesinde rol alan ve vücudun her
yerinde bulunan ter bezlerinin çok çalışmasıdır. Duş aldıktan sonra
olabildiğince serinlemeye çalışmak, bu sorununuzun oluşma olasılığını
azaltacaktır. Diğer yandan koltuk altlarınızda, memelerinizin altında ve kasık
bölgenizdeki ter bezlerinin çalışması gebelikte azalır. Bu nedenle gebelikte
ateş basmaları artar, fakat terleme ve vücut kokusu azalır.
BACAK KRAMPLARI
Sürekli yorduğunuz aklınız ve büyümekte olan karnınız, bacak krampları olmasa da
zaten uykunuzu bölmeye yeter. Ne yazık ki, genellikle gece gelen bu ağrılı
spazmlar ikinci ve üçüncü üç ayındaki gebe kadınlarda çok sık ortaya çıkar.
Neyse ki bunları önlemenin de hafifletmenin de yolları vardır.
Bacak kramplarının kanda fosfor fazlalığı ve kalsiyum eksikliği sonucunda ortaya
çıktığı düşünüldüğü için fosfor içermeyen bir kalsiyum takviyesi almak krampları
hafifletebilir. Bu işe yaramıyorsa, yalnızca hekiminizin önerisiyle süt ve eti
azaltarak fosfor alımınızı azaltmak gerekli olabilir. (Bu arada başka yerlerden
gerekli kalsiyum ve proteini aldığınızdan emin olun.) Öbür nedenler arasında
yorgunluk ve büyümekte olan rahmin belli sinirler üzerine baskı yapması da
sayıldığı için, gün boyu destekli çorap giymek ve ayaklarınızı yukarı kaldırarak
dinlenme ve çalışma saatlerinizi dönüşümlü olarak ayarlamak da bacak
kramplarınızı ortadan kaldırabilir.
Baldırınıza kramp girerse, bacağınızı gerin ve ayak bileği ve ayak
parmaklarınızı yavaşça yukarı doğru kaldırın. Bu kısa sürede ağrıyı azaltacaktır.
(Her gece yatmadan önce bunu birkaç kez tekrarlamak krampları önleyebilir.)
Bazen soğuk bir yüzeye basmak da işe yarar. Bu teknikler den herhangi biriyle
ağrı azalıyorsa, daha fazla rahatlamak için masaj ve lokal olarak sıcak
uygulaması denenebilir. Ancak hiçbir teknik işe yaramıyorsa, baldırınıza masaj
yapmak veya ısı uygulamaktan kaçının. Ağrı devam ediyorsa hekiminizle temas
kurun, çünkü küçük bir olasılık olsa da bir toplardamarda kan pıhtısı oluşmuş
olabilir, bu da tıbbi girişim gerektirir.
BAYGINLIK VE BAŞ DÖNMESİ
Gebelikte baş dönmelerini sık olmakla birlikte bayılma seyrektir. Gebe bir
kadında sersemlik hissi veya baş dönmesinin bilinen veya kuşkulanılan pek çok
nedeni vardır.
Birinci üç aylık dönemde hızla genişleyen dolaşım sistemini, varolan kan
hacminin yeterli derecede doldurmaması baş dönmesinin nedeni olabilirken, ikinci
üçayda genişleyen rahmin anne adayının kan damarları üzerine basınç yapması baş
dönmesinin nedeni olabilirken , ikinci üç ayda genişleyen rahminin anne adayının
kan damarlı üzerine basınç yapması baş dönmesinin nedeni olabilir. Baş dönmesi
yatar veya oturur durumdan her kalkışınızda olabilir. Buna durumsal kan basıncı
düşüklüğü (postural hipotansiyon) denir. Kan basıncının hızla düşmesiyle
birlikte birdenbire beyne daha az kan gitmesi buna neden olur. Çözümü basittir :
Her zaman yavaş yavaş ayağa kalkın. Telefona yanıt vermek için hızla fırlamak
boylu boyunca yere uzanmak demektir, unutmayın!
Kan şekeriniz düşünce de baş dönmesi hissedebilirsiniz. Bunun nedeni genellikle
uzun süre aç kalmaktır ve bu durumda her yemekte kan şeker düzeyinizi korumaya
yardım edecek proteinler alarak veya sık ve azar azar yemek yiyerek, öğünler
arasında alıştırarak kendinizi koruyabilirsiniz. Gerektiğinde kan şeker
düzeyinizi hızla yükseltebilmek için bir kutu meyve suyu, bir iki meyve veya
yulaflı kraker taşıyın.
Çok sıcak alışveriş merkezlerinde, ofiste veya otobüste de çok fazla
giyinmişseniz baş dönmeniz olabilir. Böyle bir durumda yapılacak en iyi şey
dışarı çıkarak veya pencereyi açarak biraz temiz hava almaktır.
Üzerimizdekilerin bir kısmını çıkarmak ve boyun ve göğüs bölgesi olmak üzere
kıyafetlerinizi gevşetmek de size yararlı olur.
Eğer sersemlik hissediyorsanız ve/veya biraz sonra bayılacağınızı düşünüyorsanız,
beyninize giden kan dolaşımını arttırmaya çalışın. Bunun için eğer mümkünse yere
uzanın ve bacaklarınızı havaya kaldırın. Bu sırada başınız yerde olmalıdır. Eğer
yere uzanmak mümkün değilse, baş dönmeniz geçene kadar, başınızı dizlerinizin
arasına alarak oturun. Her ikisini yapmak içinde uygun yer yoksa, bir dizinizi
yere koyun ve ayakkabı bağlarını bağlıyormuş gibi yapın. Gerçekte bayılma
oldukça nadir görülür. Fakat eğer bayılırsanız , üzülmeye veya endişelenmeye
gerek yoktur. Çünkü bu durumda her ne kadar beyninize giden kan akımı azalsa da,
bu bebeğinizi etkilemeyecektir.
Bir dahaki hekim kontrolünüzde hekiminize baş dönmenizi ve baygınlık hissinizi
anlatın. Gerçek bayılmayı hemen bildirin. Sık sık bayılma şiddetli bir
kansızlığın veya başka bir hastalığın belirtisi olabilir, bu nedenle
araştırılmalıdır.
BEBEĞİN SAĞLIĞIYLA İLGİLİ KAYGI DUYMAK
Her anne adayı bebeğinin normal olup olmayacağı konusunda kaygı duyar. Belli bir
düzeydeki kaygının zararı yoktur, ancak günlük yaşamındaki işlevleri bir
profesyonelin yardımını gerektirecek kadar etkiliyorsa, gebeliğin önüne
geçilmesi gereken bir yan etkisidir. Bu durumda hekiminizle görüşün. Belki
bebeğin ultrasonla değerlendirilmesi korkularınızı yatıştırabilir. Bir hasta
aşırı kaygılı olduğunda, özellikle bebeğin sağlığıyla ilgili korku duyması için
yeterli nedeni varsa (sıcak bir küvette çok zaman geçirmiş ya da gebe kalabilmek
için çok uğraşmış, uzun süre beklemişse), hatta merak ve kaygıları nedensiz ve
abartılı olsa da birçok hekim ultrason incelenmesini gerekli görmektedir. Çünkü
bu uygulamanın anne ya da bebek üzerindeki olumsuz etkisi yokken (bugüne dek
hiçbir araştırmayla bir zarar verdiği gösterilmemiştir), kaygı ve sıkıntı
nedeniyle annenin yaşayacağı yeme ve uyku bozukluklarının getireceği riskler çok
fazladır.
Ultrason incelemesi, bütün sorunları saptayamamasına karşın, bebeğin gelişimini
değerlendirmekte çok önemlidir. Elde edilen görüntü küçük bir leke halinde olsa
bile kolları, bacakları ve bütün organlarıyla normal bir bebek rahatlıkla
görülebilir. Anne adayları kendi hekimleriyle ya da gerekliyse ultrasonu
değerlendirecek bir uzmanla konuşarak bir takım oluşturduğunda, kendine bakmak
ve bebeği beslemek için yaşamsal önemde bir iş yapmış olacaktır. Bu yetmezse
profesyonel bir danışmanlık gerekebilir.
Amniyontez ya da koriyonik villus örneklenmesi gibi güvenilir sonuçlar elde
edilen gibi güvenilir sonuçlar elde edilen başka doğum öncesi tanı yöntemleri
genellikle tıbbi yönden geçerli bir gereklilik varsa ve uygulamanın yararı
risklerinden çoksa uygulanır.
BEBEK HAREKETLERİ
Bebeğinizin hareketlerini hissetmek, gebeliğinizde yaşayacağınız en hoşunuza
gidecek şeydir. Sizi en çok üzecek şey de doğal olarak, hareketlerin
kaybolmasıdır. İçinizde yeni bir yaşamın filizlenip boy attığını, pozitif bir
gebelik testi veya karnınızın büyümesinden, bebek kalp atımlarından bile daha
fazla gösteren en önemli şey bebeğinizin hareketleridir.
Bebeğin hareketlerinin yedinci haftada başlamasına karşın, bu anne tarafından
fark edilmez. Hareketlerini veya "canlandığını" 14. ile 26. haftalar arası
herhangi bir dönemde, genellikle de 18. ile 22. haftalar arasında
hissedebilirsiniz. Daha önce bebek sahibi olmuş bir kadın, sıklıkla bebeğin
hareketlerini daha önce fark eder; çünkü nasıl bir hareket bekleyeceğini
biliyordur. Doğal ki, zayıf bir kadın da şişman bir kadına göre bebeğin
hareketlerini daha erken fark eder.
Bazen son tahmini doğum tarihi yanlış hesaplandığından, bebek hareketleri geç
hissedilmiş olabilir.
Hiç kimse ilk kez anne olduğunu bilmenin nasıl bir şey hissettirdiğini tam
olarak söyleyemez, yüz gebe kadın ilk bebek hareketlerini yüz farkı şekilde
betimleyebilir. En çok tanımlanan tanımlar "karında bir kanat çırpınma hareketi"
ve "kanımda bir kelebek gibi" şeklindedir. Daha erken bebek hareketleri de "çarpma
veya dirsek atma", "seğirme", "guruldama", "birisinin karna vurması", "kabarcık
patlaması", "kıvranma" , "çok güzel bir parka tepe taklak yürümeye başlamak gibi"
diye de tanımlanır. İlk bebek hareketi genellikle yanlış bir şekilde açlık ve
gaz ağrısı zannedilir. Hatta bir kadın, "Bluzumda bir böcek geziniyor zannettim,
fakat sonradan bunun bebeğimin hareketi olduğunu fark ettim" diye anlamıştır.
Yirminci haftaya kadar bebek hareketlerinin hissedilmemesi beklenen bir durum
olmadığından, hekiminizin ultrasonla değerlendirmesi gerekir. Eğer bebeğinizin
kalp atımı güçlü ve her şey yolunda gidiyor gibi görünüyorsa, hekiminiz test
yaptırmaya gerek duymayacaktır.
İlk bebek hareketleriyle ilgili kaygılar, daha sonra yerini hareketlerin
yeterince sık olmaması ya da bir süre fark edilmemesinden kaynaklanan kaygılara
bırakır. Bununla birlikte gebeliğin bu döneminde bu kaygılar gereksizdir. Fark
edilebilir hareketlerin sıklığı büyük değişkenlik gösterir. Hareketlerin
özelliği değişken olmasıdır. Bebek sürekli hareketli olduğu halde bunların
yalnızca bir bölümü duyulabilir ölçüde kuvvetlidir. Öteki hareketler bebeğin
rahim içindeki duruşundan (örneğin dışa değil iç tarafa dönük tekmelemesinden)
dolayı, ya da sizin faaliyetinize bağlı olarak duyulmayabilir (siz yürürken
çocuğunuz uyuyabilir ya da uyanık olabilir, veya çok meşgulseniz küçük
hareketleri fark etmeyebilirsiniz). Ayrıca siz tam da bebeğinizin en hareketli
olduğu dönemde uyuyor olabilirisiniz. (Birçok bebeğin en hareketli olduğu zaman
gece yarısıdır)
Gün boyu hiç bebek hareketi duymamışsanız, durumu aydınlatmanın en iyi yolu
akşamleyin tercihen bir bardak süt ya da iki saat uzanmanızdır. Sizin
hareketsizliğiniz ve içtiğiniz şeyin vereceği enerji bebeğinizi harekete
geçirecektir. Yine olmazsa bu kez birkaç saat uzanın, ama bu kez de olmamışsa
kaygılanmayın. Birçok anne, 20. haftadan önce bir dönem bir yada iki gün, hatta
bazen üç-dört gün boyunca hiçbir hareket hissetmeyebilirler. 20. haftadan sonra
telaşa kapılacak bir durum olmasa da (kuşkusuz tahmin edersiniz ki bebeğinizin
hareketleri başlamışsa), 24 saat boyunca bebek hareketi duymazsınız hekiminizi
aramanız iyi bir düşüncedir.
28. haftadan sonra bebek hareketleri daha düzenli ve kararlı olmaya başlar.
Artık yeri iyice daraldığı için hareketleri de sınırlanır. Daralmış yuvasında
ancak dönebilir ve kıpırdanabilir. Başı leğene yerleştiğinde artık daha da az
hareket edebilir. Araştırmalar, annelerin her gün bebeklerinin hareketlerini
kontrol etme alışkanlığını edinmelerinin iyi bir uygulamaya olduğunu
göstermiştir. Bu evrede, her gün hareket hissetmeniz koşuluyla, hareketin ne
olduğu önemsizdir. Eğer hiç hareket hissetmiyorsanız veya ani panik benzeri bir
hareket olursa hekiminize danışın.
BEBEK TEKMELERİ
Bebekler de insandır. Onların da bizim gibi topuklarıyla diz veya dirsekleriyle
tekmeledikleri "hareketli" ya da uzanıp kaldıkları, "sakin" zamanları vardır.
Çoğunlukla onun hareketliliği sizin ne yaptığınıza bağlıdır. Rahim dışındaki
bebekler gibi, rahim içindeki bebekler de sallandıklarında uyurlar. Bu nedenle
gün boyunca hareketli olduğunuz zamanlarda bebeğiniz gündelik ritminizle
hareketsizleşir. Böylece -kısmen bebek yavaşlamış olduğundan, kısmen de siz
meşgul olduğunuzdan- tekmeleri pek fark etmezsiniz. Siz yavaşlar yavaşlamaz
bebeğiniz hareketlenmeye başlar. Bu yüzden bir çok gebe kadın bebek
hareketlerini geceleyin veya sabahleyin yatakta hisseder. Ayrıca anne öğünde ya
da öğün arasında bir şeyler yiyince, belki de kanındaki şeker miktarının
artışına tepki olarak, bebeğin hareketliliği artabilir. Bazı gebeler kendileri
sıkıntılı ya da sinirli olduklarında da bebeğin hareketlerinin arttığını
bildirmişlerdir; bu durumda bebek annenin adrenaliyle uyarılmış olabilir.
Bebekler 24. ve 28. haftalar arasında en hareketli dönemlerini yaşarlar, anca bu
dönemdeki hareketler düzensiz ve genellikle kısadır ve ultrasonda görülebilirse
de meşgul olan annenin hissedemeyeceği niteliktedir. 28. ve 32. haftalar
arasında bebek hareketleri, dinlenme ve hareketlilik olarak tanımlanan
dönemlerle daha düzenli ve sürekli hale gelir.
Başka gebe kadınların bebekleriyle kendi bebeğinizin hareketlerini
karşılaştırmayın. Her yeni doğan gibi ana karnındaki her bebek de hareketlilik
ve gelişme yönünden kendine özgüdür. Bazılar her zaman hareketlidir, bazılarıysa
çoğunlukla sakin. Bazılarının tekmeleri düzenlidir; bazılarının hareket
düzenleri anlaşılamaz. Hareketliliğin kesin yavaşlaması ya da kesilmesi olmadığı
sürece pek çok durum normaldir.
Son araştırmalar 28. haftadan itibaren bebeğin hareketlerini annenin günde iki
kez, bir kez annenin daha hareket olduğu sabah saatlerinde ve bir kez de daha
hareketli akşam saatlerinde kontrol etmesinin yerinde olacağını gösteriyor.
Hekiminiz başka bir test önermediyse, aşağıdaki testi uygulayabilirsiniz:
Saymaya başladığınızda saate bakın. Her türden hareketi (tekme, çalkalanma,
dönme) sayın. 10'a ulaştığınızda saymayı kesin ve saate bakın. Genellikle on
dakika içinde on kadar hareket saymış olursunuz. Bazen biraz daha fazla olabilir.
Bir saat sonunda hala on hareket sayamadıysanız, süt için veya hafif bir şeyler
atıştırın; sonra sırtüstü uzanın, gevşeyin ve saymayı sürdürün. On hareket
saymadan iki saat geçmişse gecikmeden doktorunuzu arayın. Hareketin olmayışı
mutlaka bir sorun olduğu anlamına gelmese de, zaman zaman bebekte sıkıntı
işareti olabilir. Böyle durumlarda hızla eyleme geçmek gerekebilir.
Doğum yaklaştıkça bebek hareketlerini düzenli olarak kontrol etmek de giderek
daha fazla önem kazanır.
Bebeğiniz rahimde büyüdükçe daha güçlenir ve bir zamanlar kelebek dokunuşu gibi
olan hareketler artık iyice güçlü bir hale gelir. Kaburgalarınıza, rahim ağzına
veya karnınıza canınızı yakacak kadar güçlü bir tekme yerseniz şaşırmayın.
Özellikle güçlü bir saldırıya maruz kalırsanız, duruş şeklinizi değiştirmeyi
deneyin. Bu, küçük saldırganın dengesini değiştirerek saldırıyı geçici olarak
durdurabilir.
BEL KALINLAŞMASI
Eğer gebelik öncesinden çok zayıf yapılı biriyseniz, bedeniniz büyümekte olan
rahmi saklayamaz ya da erken gebelik dönemlerinde sık görülen bağırsak
genişlemesi sonrasında beliniz kalınlaşabilir. Diğer yandan çok hızlı kilo
aldığınızda göstergesi olabilir. 12 kg.'dan daha fazla aldıysanız diyetinizi
yeniden gözden geçirmelisiniz. Yüksek olasılıkla gereksiz gıdalardan çok sayıda
kalori alıyorsunuz demektir
BEL VE SIRT AĞRISI
Gebeliklerin ağrı ve sızıları sizi mutsuz etmek için değildir. Bunlar
vücudunuzun doğuma hazırlanmasının yan etkileridir. Bel ve sirt ağrıları da
böyledir. Genellikle hareketsiz olan kasık bölgesi eklemleri, doğumda bebeğin
geçişini kolaylaştırmak amacıyla gebelik süresince, gevşemeye başlar. Bu,
karnınızın iyice büyümesiyle birlikte vücudunuzun, kas-iskelet sisteminin
dengesini bozar. Başınızı ve omuzlarınızı geriye atarak dengelemeye çalışırsınız.
Gebe olduğunuzu fark etmeyen kimse kalmasın diye göbeğinizi ileri doğru
çıkarmanız sorunu daha da karmaşıklaştırır. Sonuç, belinizdeki yay şeklinin daha
da belirgin hale gelmesi, sırt kaslarının gerilmesi ve ağrıdır.
Ağrıyla uğraşmak yerine onu azaltabilirsiniz. Her zamanki gibi en iyi yaklaşım
baştan önlem almaktır: gebeliği güçlü karın kasları, iyi bir vücut duruşu ve
vücut mekaniğini bilerek karşılamaktır. Gebeliğin yol açtığı sırt arılarını en
aza indirecek olan vücut mekaniklerini öğrenmek için henüz çok geç değil.
Kilo artışınızı önerilen sınırlar içinde tutmaya çalışın. Fazla kilolar,
sırtınıza yalnızca ezici bir yük yükler.
Çok yüksek topuklu veya çok düz ayakkabılar giymeyin. Bazı doktorlar ideal bir
vücut dengesi için 5 cm.'lik topuk önerirler. Gebelikteki bacak ve sırt
sorunlarını azaltmak üzere üretilmiş ayakkabı ve ayakkabı enstrümanları vardır.
Bunları hekiminize veya ayakkabı mağazanızdaki satıcıya sorun.
Ağır yük (paket, çocuk, çamaşır, kitap vb.) kaldırmanın uygun yöntemini öğrenin.
Birdenbire kaldırmayın. Ayaklarınızla omuzlarınız arasındaki uzaklık
olabildiğince büyük olacak şekilde durun. Dizleri bükün, sırtınızı bükmeyin
ağırlığı belinizle değil bacak ve kollarınızla kaldırın. Eğer sırt ağrısı sizin
için sorunsa, taşıdığınız yük miktarını azaltın. Eğer alışverişten dönerken ağır
bir paketi taşımak zorunda kalırsanız kucağınızda ağır bir yük taşımak yerine bu
paketleri iki torbaya bölün ve her iki elinizde birer torba taşıyın.
Çok uzun süre ayakta durmamaya çalışın. Eğer çok uzun süre ayakta durmak
zorundaysanız, bir ayağınızı sırtın alt bölgesinin gerilmesini önlemek için,
ufak bir taburenin üstüne koyarak dizinizi bükün. Yemek pişirirken veya bulaşık
yıkarken olduğu gibi, sert yüzeyli bir zeminde ayakta dururken, ayağınızın
altına ufak bir tabure koyun. Sırt ağrısını önleyici pozisyon alın.
Nazikçe oturun. Oturmak, omurgaya başka bir faaliyetten çok daha fazla basınç
uygulanmasına neden olur, öyleyse doğru yapmak için özen göstermeye değer.
Mümkünse, içine çökmeyen sert bir döşemesi olan, düzgün arkalığı ve kollarıyla (kollarını
kalkmanıza yardımcı olması için kullanın) yeterli destek sağlayan bir sandalyede
oturmanızdır. Arkalıksız bir tabure ya da banka hiç oturmayın. Ne zaman olursa
olsun, asla bacak bacak üstüne atmayın. Bacak bacak üstüne atmak yalnızca
dolaşım sorununuzu artırmakla kalmaz, kalçanızın sırt ağrılarınızı artıracak
şekilde ileri doğru itilmesine de yol açar. Mümkünse bacaklarınız biraz yüksekte
duracak şekilde oturun. Araba kullanırken koltuğunuzu öne çekin ki diziniz
bükülebilsin.
Çok uzun süre oturmak yanlış oturmak kadar sakıncalıdır. Arada yürüme veya
gerinme molası olmaksızın bir saatten fazla oturmamaya çalışın, hatta bunu yarım
saatle kısıtlamanız daha iyi olur.
Sert bir yatakta uyuyun, yumuşak bir yatağınız varsa, altına tahta koyun. Rahat
bir yatış biçimi uyandığınızda hissedeceğiniz ağrıyı azaltır. Sabahları yataktan
zıplayarak kalkmak yerine, önce bacaklarınızı yatağın kenarından sarkıtarak
oturun. Sonra kalkın.
Hekiminize gebelik korsesinin size yardımcı olup olamayacağını sorun.
Tabakları rafa yerleştirmeye veya bir tabloyu duvara asmaya çalışırken
sırtınızın gerilmesine izin vermeyin. Başınızın üzerindeki bir yere ulaşmaya
çalışmak sırt kaslarınızı gerer.
Kas ağrılarınızı dindirmek için ısıtma pedi (havluyla sarılmış şekilde) kullanın
veya ılık duş alın.
Gevşemesini öğrenin. Pek çok sırt sorunu stresle artar. Eğer sizin için de
böyleyse, ağrı atakları sırasında gevşeme alıştırmaları yapın.
Karın kaslarınızı güçlendirecek basit alıştırmalar yapın.
GERGİNLİK İZLERİ (ÇATLAKLAR)
Çoğu kadın için, özellikle bikini giymekten hoşlananlar için çatlaklar gevşek
bir karından daha korkutucudur. Ancak ne yazık ki gebe kadınların % 90'ının
karınlarında, göğüslerinde, kalçalarında pembe, kırmızı, hafifçe çentikli bazen
çirin olabilen çatlaklar oluşur.
Adından da anlaşılacağı gibi gerginlik izleri, hızlı kilo artışına bağlı olarak
derinin gerilmesi sonucu oluşurlar. Yıllardır bilinçli bir şekilde spor yaparak
ve beslenerek elastik bir cilt edinen anne adayları bu dönemi hiç çatlak
oluşmadan geçirebilirler. Öbürleriyse tamamen önleyemeseler de besinlerine
dikkat ederek, kilo artışlarının düzenli olmasını sağlayarak en aza
indirebilirler. Ancak bu arada krem, yağ, losyon gibi şeylerin çatlaklarınıza
hiçbir yararının olmayacağını da bilmelisiniz.
Eğer gebeliğinizde çatlaklar oluşursa doğum sonrasında bunların koyulaşacağını,
gümüş rengine dönüşeceğini bilmelisiniz. Onları anneliğin bir madalyası gibi
düşünmek size yardımcı olabilir.
DERİDEKİ RENK DEĞİŞİKLİKLERİ
Gebelik hormonları göğüs uçlarınızın çevresindeki kahverengi halkayı
koyulaştırdıkları gibi beyaz çizgi (linea alba) denilen ve muhtemelen şu ana
kadar fark etmediğiniz göbek deliğinden aşağıya doğru uzanan çizginin
koyulaşmasından da sorumludurlar. Gebelik süresince beyaz çizgiye siyah çizgi (linea
nigra) denir.
Bazı kadınlarda, özellikle de esmer olanlarda yanaklar, burun ve alında maskeyi
andırır tarzda renk değişiklikleri olabilir. Yama tarzındaki bu renk
değişiklikleri beyaz tenlilerde koyu alanlar, esmer tenlilerde beyaz alanlar
şeklindedir. Kloazma denen gebelikteki bu renk değişiklikleri doğumdan sonra
yavaş yavaş kaybolur. Bu renk değişikliklerinin rengini kimyasal maddelerle
aşmaya çalışmak hiçbir işe yaramaz ve hiç iyi bir düşünce değildir. Bunun yerine
fondötenle kamufle edebilirsiniz. Güneş bu renk değişikliklerini şiddetlendirir.
Bu nedenle dışarıya çıkarken güneşten korunmak için, 15 veya daha fazla koruma
etmenli kremler kullanın veya yüzünüzü tamamen gölgede bırakacak kremler
kullanın. Bu renk değişiklikleri ile folik asit eksikliği arasında ilgi
olabileceği düşünüldüğünden kullandığınız vitamin haplarının folik asit de
içerdiğinden emin olun ve yeşil yapraklı sebzeler, portakal ve kepekli ekmek
yiyin.
Birbiri ile sürtünen bölgelerde, örneğin bacak aralarında hiperpigmentasyon
olarak adlandırılan, cilt renginin koyulaşması oluşabilir, bunlar da diğer renk
değişimleri gibi doğumdan sonra kaybolur.
DIŞ GÖRÜNÜM
Bizim gibi dal gibi ince olma takıntısı olan toplumlarda, gebelikte kilonun
artması kolaylıkla bir depresyon nedeni olabilir. Bu bir kural değil. Hiçbir iyi
nedeni olmadan kilo almak (irade zaafı) ile mantıklı nedenlerle açıklanabilen
doğal ölçüde kilo artışı arasında önemli farklar vardır: çocuğunuz ve destek
sistemleri içinizde büyümektedir.
Gebe bir kadın, öyle hissetmese dışarıdan bakanların gözünde güzeldir. Bir çok
kadın ve kocaları, yuvarlak gebe görünümünün en hoş ve en duygusal kadınsı biçim
olduğunu düşünürler. Her gebe kadın çantasında göz ve kulak tıkaçları taşısa iyi
olur. Dokuz ay boyunca bunları kullanırsanız, akrabalar ve arkadaşlarının hatta
yabancıların yanlış yönlendirilmiş yorumları ve önerilerinin yarattığı
kaygılardan uzak durabilir ve kendi karnınızı daha büyük, küçük, düşük veya
yüksek karınlı diğer gebe kadınlarla karşılaştırmaktan vazgeçebilirsiniz. Nasıl
gebelik öncesi iki kadının bedeni birbirinin aynı değilse, gebelikte de
görünümleri farklı olacaktır. Karnınızın büyüklüğü veya şekli gebelik
öncesindeki boyunuza ve kilonuza bağlıdır ve nadiren bebeğinizin büyüklüğüne
ilişkin bir göstergedir. Karnı küçük ve düşük olan ufak tefek bir kadın karnı
yüksek ve geniş olan daha iri kemikli bir kadından daha büyük bir çocuk
doğurabilir.Bebeğinizin gösterdiği ilerlemeyi ve sağlını en iyi değerlendirecek
olan kişi hekiminizdir. Onunla birlikte olmadığınız zamanlarda gözlerinizi ve
kulaklarınızı kapatın; böylece kaygılarınız çok daha az olacaktır.
Aşırı olmayan ve tam gereken ölçüde yediğiniz sürece, gebelik uygun miktarda
kilo artışı olur. Bu durum gebelikten kaynaklanır, kendinize şişman demenize
gerek yoktur. Karnımızın şişliği bebek doğduğunda inecektir. Normal sınırları
aşarsanız kendi kendinizi yemeniz, depresyona girmeniz kilo almanızı önlemez (hatta
iştahınızı körükleyebilir), ama yeme alışkanlığınızın dikkatlice incelenmesi
gerekebilir. Bununla birlikte unutmamanız gereken bir şey, zayıflamaya ya da
kilo almamaya çalışmanın büyük ölçüde tehlikeli olduğudur. Kilo almaktan
korkarak Dengeli Beslenme Diyeti'nin gerektirdiği yemekleri kesinlikle
kesmeyiniz.
İyi görünmenizi sağlamanın tek yolu kilo alıp almadığınızı izlemek değildir.
Görünüşünüzü değiştirecek düz giysiler giymeniz size yardımcı olabilir, gebelik
öncesi gardırobunuzdan kalma dar giysiler yerine gebe giysilerinden
seçebilirsiniz. Perma gerektirmeyen rahat bir saç biçimi kestirmişseniz ve uygun
bir makyaj da yapmışsanız aynadaki görüntünüz de daha iyi olacaktır.
ELDE AĞRI VE UYUŞUKLUK
Uyuşukluk baş parmağınız, işaret parmağınız ve orta parmağınızın tamamını,
ayrıca yüzük parmağınızın yarısını kapsıyorsa, bu olasılıkla karpal tünel
sendromu olabilir. Bu durum et kesme, piyano çalma, daktilo yazma gibi
yineleyici el hareketlerini gerektiren işleri sürekli yapanlarda çok yaygın
olmakla birlikte, gebelerde de sık görülür. Bu parmakların duyusunu sağlayan
sinirin geçtiği bilekteki karpal tünel, gebelik sırasında (vücuttaki birçok
başka doku gibi) şişer ve sinire baskı yapması sonucu uyuşukluk, sızlama, yanma
ve/veya ağrıya yol açar. Belirtiler el ve bileği de etkileyebilir ve kola da
yayılabilir. Gebelikten dolayı ellerinizde biriken sıvı yüzünden, şişme ve
birlikte ortaya çıkan belirtiler geceleri daha şiddetli olabilir.
Yakınmalarınızın şiddetini arttıracağından, ellerinizin üstüne yatmaktan
kaçınmaya çalışın. Uyuşukluk olduğunda ellerinizi yatağınızın yanına sarkıtmanız
ve kuvvetlice sallamanız şikayetinizi hafifletebilir. Bu uygulama etkili
olmuyorsa ve ağrı ya da tek başına uyuşukluk uykunuzla birlikte ortaya çıkıyorsa
durumu hekiminizle birlikte değerlendirin. Bileklik takmanız ve her gün B6
vitamini almanız sıklıkla yararlı olur. Bazı kişiler akupunkturdan yararlanır.
Kortizonlu (stereoid) ve kortizonsuz (nonstereoid) iltihap kurutucu (antienflamatuvar)
ilaçların gebelik sırasında kullanımı önerilemez. Başka tedaviler başarısız
olursa ve sorun gebelikten sonra da sürerse, basit bir ameliyat uygun olabilir.
HEKİMİ ARAMAK GEREKEN ZAMAN
En iyisi, acil bir durum ortaya çıkmadan önce hekiminizle bu durumu
konuşmanızdır. Eğer bunu yapmadıysanız ve acil yardıma ihtiyacınız olduğunu
hissederseniz şunları deneyin: Öncelikle hekiminizin muayenehanesini arayın.
Eğer ulaşamıyorsanız mesajınızı bırakın, arama nedeninizi ve nerede olduğunuzu
belirtin. Ardından en yakın acil servise başvurun.
Aşağıdaki belirtilenlerden herhangi birini yaşarken diğer belirtileri de yaşayıp
yaşamadığınıza dikkat edin. Bunların asıl belirtilerinizden ne kadar farklı ne
kadar uzak olduğu önemli değildir. Ayrıca belirtinin ne sıklıkta olduğunu ne
kadar süre devam ettiği, neyin belirti şiddetini arttırıp ağırlaştırdığı çok
önemlidir. Aşağıdakilerden herhangi birini hissettiğiniz an acilen hekiminizi
arayın.
Alt karın bölgenizde tek tarafta ya da her iki tarafta şiddetli ağrınız varsa o
gün hekiminizi aramalısınız. Eğer bu ağrı kanama ya da bulantı ve kusma ile
birlikte ise acilen arayın.
Orta karın bölgesinde şiddetli ağrı (kusma ile birlikte olabilir ya da olmaya
bilir), el ve yüzde şişme.
Hafif vajinal akıntı; aynı gün hekiminizle görüşün.
Ağır vajinal kanama (özellikle karın ve bel bölgesinde ağrı ile birlikte ise)
Meme ucundan, mesaneden ya da rektumdan kan gelmesi, aynı gün hekiminizle
görüşün.
Öksürünce kan tükürmek
Yoğun ya da sızıntı şeklinde vajinal akıntı
Ani susuzluk hissi, idrar azlığı ya da gün boyunca hiç idrar yapmama.
Ellere, yüzde ve gözlere şişme : aynı gün hekiminizi arayın. Eğer çok ani ve
şiddetli olursa ya da baş ağrısı, görme bozukluğu ile birlikte olursa acilen
hekiminizi arayın.
İki ya da üç saatten uzun süren şiddetli baş ağrısı; aynı gün hekiminizi arayın.
Bu ağrı görme bozukluğu, yüz, göz ve ellerde şişlikle birlikte ise acilen
hekiminizi arayın.
Bayılma ya da baş dönmesi; aynı gün hekiminizi arayın.
Titreme ve 37,5 °C nin üstünde ateş (gripal yakınmalar ve üşüme dışında); aynı
gün arayın. 38,5 ° C nin üzerine çıkarsa hekiminizi acilen arayın.
İlk üç ayda günde 2-3 kezden fazla gözlenen kusma, ileri dönemlerde kusma; aynı
gün hekiminizi arayın. Eğer kusma ağrı ya da ateş birlikte olursa hekiminizi
acilen arayın.
Aşırı yemeye bağlı olmayan ve ansızın 1 kg'dan fazla kilo alma; aynı gün
hekiminizi arayın. El ve yüzde şişme ve /veya başağrısı ya da görme bozuklukları
ile birlikteyse acilen hekiminizi arayın.
20. haftadan sonra, 24 saatten daha uzun süre bebek hareketlerinin duyulmaması;
aynı gün hekiminizi arayın. 28. haftadan sonra saatte on hareketten daha az
hareket etme, acilen hekiminizi arayın.
Koyu renk idrarla birlikte ya da tek başına bütün vücutta kaşıntı, renksiz dışkı
sarılık; aynı gün hekiminizi arayın.
Gebelik sırasında varolan endişeler yetmezmiş gibi, bir de bazı hanımlar arada
sırada kol ve bacaklarındaki iğnelenme duygusuyla şaşkınlığa uğrarlar. Bu
durumun niçin olduğu ve nasıl geçirileceği konusunda bir şey bilinmiyor, ancak
bunun herhangi ciddi bir rahatsızlığın işareti olmadığı biliniyor. O sıradaki
duruşunuzu değiştirmeniz yararlı olabilir. Bu sızlama duygusu işlevlerinizi
etkiliyorsa, durumu hekiminize bildirin.
KABURGALARDA BATMA
Son aylarda bebekler sıkışık ortamlarında pek rahat olmayabilirler, bu yüzden
genellikle annelerinin kaburgaları arasında ayaklarını sokacak bir yer ararlar
Bu gıdıklanmaya benzer bir duygu olsa da anneyi güldürmez. Sizin duruşunuzu
değiştirmeniz onu da kendi duruşunu değiştirmeye ikna edebilir. Bir kolunuzu
başınızın üzerine kaldırırken derin bir nefes almayı ve kolunuzu indirirken
nefesinizi vermeyi deneyin. Her kolla bunu birkaç kez tekrarlayın. Bu taktik işe
yaramazsa, beklemekten başka yol yoktur. Küçük dürtükçünüz aşağı indiğinde, ki
bu ilk gebeliklerde genellikle doğumdan 2-3 hafta önce gerçekleşir (sonraki
gebeliklerde doğum başlayana dek inmeyebilir), olasılıkla artık ayaklarını o
kadar yukarıya uzatamayacaktır.
KARINDA KASILMA VE SERTLEŞME
BRAXTON HİCKS KASILMALARI
Bunlar olasılıkla gebeliğin 20. haftasından sonra başlayan, doğum provası
niteliğindeki Braxton Hicks kasılmalarıdır. Bu kasılmalar daha önce gebe kalmış
kadınlarda daha erken başlar ve daha şiddetli olur. Aslında rahminiz doğumda
normal olarak bebeği itecek olan gerçek kasılmalara hazırlık olarak kaslarını
germektedir. Bu alıştırma kasılmalarını genellikle sancısız (olasılıkla
rahatsızlık verse de) sıkışmalar şeklinde hissedersiniz. Yukarıdan başlar, yavaş
yavaş aşağı iner ve gevşerler. Genellikle 30 saniye sürerler (solunum
egzersizlerine başlamanız için yeterli süre); ancak; 2 dakika veya daha fazla da
sürebilirler.
Dokuzuncu ayda gebeliğin sonlarına doğru Braxton Hicks kasılmaları sıklaşabilir
ve şiddetlenebilir; bazen sancılı da olabilir ve bunları gerçek doğum
kasılmalarından ayırmak güçleşir. Bebeğinizi doğurtmaya yetmeseler de bu
kasılmalar rahim ağzının açılmasına neden olabilirler.
Bu kasılmalar sırasında hissedebileceğiniz rahatsızlığı gidermek için sırtüstü
uzanmayı ve gevşemeyi ya da kalkıp dolaşmayı deneyin. Duruşunuzu değiştirmek
bunları tümden durdurabilir.
Braxton Hicks kasılmaları gerçek doğum anlamına gelmese de, bunları erken
doğumdan önce ortaya çıkan rahim hareketlerinden ayırmak güç olabilir. Bu
nedenle, bir sonraki ziyaretinizde mutlaka hekiminize bunları anlatın. Çok sık
oluyorlarsa (saatte dörtten fazla) ve/veya birlikte ağrı varsa (sırt, karın veya
kasık ağrısı), ya da olağandışı vajinal akıntı olmuşsa ve erken doğum riskiniz
yüksekse hemen hekiminizi arayın.
KASIK AĞRISI
Bu büyük ihtimalle, rahmi destekleyen kas ve bağların gerilmesine bağlıdır;
neredeyse bütün gebeler bunu hissetmiştir. Bu ağrılar kramp tarzında veya keskin,
bıçak saplanır gibi olabilir ve genellikle öksürürken, sandalyeden, yataktan
kalkarken çok daha belirgin hale gelir. Bular kısa sureli veya saatlerce süren
uzun süreli ağrılar olabilir. Ağrılar kalıcı olmayıp, ara sıra meydana geldiği
beraberinde ateş, titreme, kanama, artmış vajinal akıntı olmadığı sürece çok
önemli değildir. Ayaklarınızı kaldırmanız ve rahat bir pozisyonda dinlenmeniz
rahatlamanızı sağlayabilir. Kuşkusuz bir dahaki kontrolünüzde, hekiminize
ağrılarınızdan bahsetmelisiniz.
KAZALAR
Gebeliğinin son 3 ayındaki bir kadın yeryüzündeki en zarif yaratık sayılmaz.
Dengesizlik (denge merkezi öne kaydığı için) ve eklemlerindeki gevşeme
sakarlığını arttırır ve ufak tefek, özellikle de karın üstü düşmelere yatkın
hale gelir. Kolayca yorulması, gündüz düşlerine dalması ve zihninin sürekli
meşgul olması ve karnından ayaklarını görmekte zorlanması da cabasıdır.
Buna karşın, düşmeler (özellikle benliğinizde) birçok yara ve bereye neden
olmalarına karşın annenin sakarlığı sonucunda bebeğin zarar görmesi olasılığı
son derece düşüktür. Bebeğiniz darbeye karşı dünyanın en gelişmiş sistemiyle
korunmaktadır. Amniyon sıvısı, sağlam zarlar, elastik ve kaslı rahim ile kaslar
ve kemiklerle güçlendirilmiş sağlam bir karın boşluğu ile korunur. Bunların
aşılıp bebeğinize zarar gelebilmesi için çok ciddi yaralanmanız gerekir,
olasılıkla sizi hastaneye yatıracak cinsten bir yaralanma olmalıdır bu.
Büyük olasılıkla bir zarar gelmemiş olmasına karşın, hekiminize düştüğünüzü
söylemenizde yarar var. Sizi muayene edip bebeğin kalp seslerini dinlemek
isteyebilir, büyük oranda sizi rahatlatmak için yapar bunu.
Nadir durumlarda bir kaza sonucu gebeliğe zarar geldiğinde bu olasılıkla
plasentanın rahim duvarından kısmen yada tamamen ayrılmasıyla sonlanır. Bu,
hekimin hızla harekete geçmesini gerektiren bir durumdur. Vajinal kanama,
amniyon sıvısı sızıntısı, karında hassasiyet veya rahimde kasılmalar oluyorsa ya
da bebeğiniz olağandışı biçimde hareketsizse hemen doktorunuza başvurun. Eğer
doktorunuza ulaşamıyorsanız, hemen birisinin sizi hastaneye götürmesini isteyin.
MEMELERDEKİ DEĞİŞİKLİKLER
Mutlak bir zorunluluk olmamakla birlikte memelerdeki değişiklikler gebeliğin
önde gelen berlirtilerinden biridir. Memelerinizin giderek büyümesi ve
duyarlaşması östrojen ve progesteron salınımındaki artışa bağlıdır. ( Bu
mekanizma, âdet öncesi dönemde memelerimde değişikler hisseden kadınlarda da
aynıdır. Tek farkı, gebelik döneminde bu mekanizma daha yoğun olarak işler).
Memelerdeki bu değişiklikler nedensiz yere olmamaktadır. Memelerimiz bebeğinizi
emzirmeniz için hazırlanmaktadır. İkinci ya da daha sonraki gebeliklerde
memelerimizde aynı oranda değişiklikler olmazsa endişelenmeniz yersizdir. Bu sık
görülen bir durumdur, ancak sütünüzün daha az geleceği anlamına gelmemektedir.
Memelerimizdeki büyümeye ek olarak başka değişiklikler de olacaktır. "Areola",
(meme ucunun etrafındaki koyu renkli bölge) daha da koyulaşacak , genişleyecek
ve üzerinde koyu renkli pütürler oluşacaktır. Areoladaki bu koyulaşma doğum
sonrasında azalır ancak tam olarak kaybolmaz. Areola üzerindeki küçük pütürler
yağ (ter) bzleridir ve doğum sonrasında eski durumlarına dönerler. Meme üzerinde
âdeta renkli bir harita oluşturan derialtındaki toplardamarlar (ki açık tenli
kadınlarda çok daha belirgin biçimde görülürler) her türlü besin ve sıvının
anneden bebeğe gitti bir taşınma sistemin göstergesi niteliğindedir. Bu durum
doğum sonrasında ya da emzirme döneminin sonrasında normale döner.
Alışmakta güçlük çekeceğiniz bir başka değişiklikte de memelerimizde ki
duyarlılık ve acı olacaktır. Memeleriniz her ne kadar gittikçe büyüyecek ve
neredeyse üç katına yaklaşan büyüklüğe erişecekse de dokunmaya karşı
duyarlılıkları 3. yada 4. ayın sonrasında ortadan kalkacaktır. Doğum sonrasında
memelerde sarkma olup olmaması en azından kısmen de olsa size bağlıdır. Çünkü
her ne kadar genetik özellikler rol oynuyorsa da, doğum sonrasında memelerin
sarkması gebelikten değil, gebelik boyunca memelere yeterli destek
sağlanmamasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle memeleriniz şu anda ne kadar
formda olurlarsa olsunlar, geleceği düşünerek mutlaka iyi destekli bir sütyen
kullanın memeleriniz çok iri ya da sarkmaya eğilimliyse geceleri bile sütyen
takmanız uygun olacaktır.
Gebeliğin ilk dönemlerinde memeleriniz büyür ve aniden eski ölçülerine inerse (özellikle
de diğer gebelik belirtileri de ortadan kalkmışsa) mutlaka hekiminize başvurunuz.
Gebelik sırasında memelerinin büyümesini bekleyen küçük memeli kadınlar, ikinci
ya da üçüncü gebeliklerinde hayal kırıklığına uğrarlar. İlk gebeliklerinde
irileşen memeleri sonraki gebeliklerinde aynı şekilde irileşmeyebilir. Bunun
nedeni ilk gebelik döneminde memelerde oluşan değişiklikler nedeniyle sonraki
gebeliklerde memelerde aynı ölçüde bir değişikliğe gereksinim olmaması ve
memelerin gebelik hormonlarına ilk gebelikte verdikleri oranda tepki
vermemeleridir. Bu kadınların memeleri gebelik süresince ya yavaş büyürler ya da
doğum sonrası emzirme başlayana kadar boyutlarını korurlar.
SIK İDRARA ÇIKMAK
Gebe kadınlar gebeliğin ilk ve son üç aylık dönemlerinde sık sık tuvalete gitmek
zorunda kalırlar. İdrara çıkma sıklığının bu kadar artmasının nedenlerinden biri
beden de artan zehirli maddelerin atılımını hızlandırmak amacıyla böbreklerin
çalışma hızının artması ve vücut sıvı hacmindeki artıştır. Başka bir neden ise
idrar kesesine komşu konumda olan rahim büyüdükçe oluşturduğu basınçtır.
Gebeliğin dördüncü ayından sonra rahmin karın içine doğru yükselmesiyle mesane
üzerine binen basınç azalır. Ancak iç organların yerleşimi kadından farklılık
gösterdiğinden idrara çıkma sıklığı kişiden kişiye değişir.
İdrar yaparken öne doğru eğilirseniz idrar kesenizi tam olarak boşaltabilirsiniz.
Eğer gece çok sık idrara çıkıyorsanız, akşam üstü saat 4'ten sonra sıvı almamaya
dikkat edin. Bunun dışında kesinlikle sıvı kısıtlaması yapmayın.
İdrara yapma sıklığında herhangi bir değişiklik olmaması ortada bir sorun olduğu
anlamına gelmez, özellikle de sık idrara çıkan bir kişiyseniz. Ayrıca yeterli
ölçüde (günde en az 8 bardak su) sıvı alıp almadığınız da çok önemlidir.
Yetersiz sıvı alımı yalnızca idrara sık çıkmamaya neden olmaz, ayrıca idrar yolu
enfeksiyonu riskini de artırır.
SOLUK ALMA GÜÇLÜĞÜ
Bir çok gebe kadın ikinci üç ayda başlayan hafif bir soluk alma güçlüğü yaşar.
Bir kez daha hormonlar iş başındadır. Hormonlar bütün kılcal damarlar ve
kaslarda olduğu gibi, solunum sisteminin kılcal damarlarını şişirir, akciğer ve
bronşların kaslarını gevşetir. Gebelik sürecinde, büyüyen rahmin diyafram
denilen göğüs ve karın boşluklarını ayıran kasa basınç yapması gibi akciğerleri
sıkıştıran ve gereğince genişlenmesini önleyen başka etmenler de rol oynar. Bu
tür soluk alma güçlükleri normaldir.
Öte yandan ciddi soluk alma güçlükleri, özellikle hızlı soluk aldığınız
zamanlarda dudaklarınızda ve parmak uçlarınızda morarma ve/veya göğüs ağrısı ve
nabız yükselmesi olduğunda, hekiminizi acil olarak aramanızı ya da acil
servisine başvurmanızı gerektirebilir.
ŞİŞKİNLİK (GAZ)
Rahatsızlığınızı en aza indirmek için aşağıda önerilenleri uygulamanız size
yardımcı olacaktır.
Düzenli tuvalete çıkın. Kabızlık gaz şişkinliğin sık nedenlerinden biridir.
Tıka basa yemeyin. Öğünlerde tıka basa yemek şişkinliğin hissinizi arttırır.
Sindirim sisteminize yüklenmiş olursunuz. 3 büyük öğün yerine 6 küçük öğün
yemeye çalışın.
Hava yutmamaya çalışın. Çok hızlı yerseniz hava yutma olasılığınız artar.
Bunlarda midenizde acı veren baloncuk şeklinde birikirler.
Sakin olun. Özellikle öğünlerde: Heyecan ve sıkıntı hava yutmanıza neden
olabilir.
Gaza yol açan gıdalardan uzak durun. Mideniz bunların neler olduğunu çok iyi
bilir; çoğunlukla soğan, lahana, lahana ailesinden brüksel lahanası ve brokoli,
kızarmış besinler, şekerli tatlılar ve tabii ki baklagiller.
Bebeğiniz rahim denen güvenli kozanı içinde ve her yandan amniyotik sıvıyla
sarılıp korunarak bağırsaklarınızdaki sorunlardan uzak kalır. Bebeğiniz olsa
olsa mide ve bağırsaklarınızın guruldamasıyla sakinleşebilir. Bebeğiniz için
tehlikeli olabilecek tek şey özellikle akşamları artan şişkinliğin sizi düzenli
yemek yemeden uzaklaştırmasıdır.
UNUTKANLIK
Pek çok gebe kadın, beyninin sanki yok olduğunu hisseder. Yöneticilik
yeteneğiyle övünen kadınlar bile, bu yeteneklerini yitirebilir, görüşmelerini
unutabilir, yoğunlaşmakta zorlanabilir ve soğukkanlılıklarını kaybedebilirler.
Neyse ki, bazı kadınların âdet öncesi de yaşadığı bu durum geçicidir. Pek çok
başka belirti gibi bunlar da gebelikte ki hormonal değişikliklere bağlıdır.
Bu duruma sinirlenmek, yalnızca olayı şiddetlendirecektir. Bunun normal olduğu
kabul edilirse, daha kolay geçmesi sağlanır. Ayrıca yaşamınızdaki stres yapıcı
etmenleri olabildiğince azaltmak da yardımcı olacaktır. Daha önceden yaptığımız
işlere bir de bebek bakımının eklenmesiyle, etkisi kadar verimli
çalışamayabilirsiniz. Evinizde ve işyerinizde yapmanız gereken işlerle ilgili
bir liste hazırlarsanız ve evden çıkmadan kontrol edersiniz, kapıyı kilitlemeyi
unutmak, çaydanlığın altını açık bırakıp evden çıkmak gibi ortaya çıkabilecek
tehlikeli durumları engelleyebilirsiniz.
Bebeğinizin doğumdan birkaç hafta sonrasına kadar, hormonal değişikliğe
sonrasına kadar, hormonal değişikliğe de değil de yorgunluğunuza bağlı olarak ,
bu durum devam edebilir ve gece bebeğiniz uyuyuncaya kadar da ortadan
kalmayabilir.
UYKU SORUNLARI
Bu uyku sorunlarını bebeğinizin ilk aylarında ortaya çıkacak uykusuz
gecelerinize hazırlık olarak kabul edebilirisiniz.
Aşağıdaki uygulamak sizi rahatlatacaktır;
Yeterli alıştırma yapın. Gündüz iyi çalışan bir vücut gece de iyi uyur. Ancak
alıştırmaları yatma saatin yakın yapmamaya dikkat edin.
Yeterli miktarda akşam yemeği yiyin. Yemeklerinizi televizyon karşısında yemeyin.
Masada, eşinizle birlikte, rahatlatıcı bir diyalog ortamında yemeği yeğleyin.
Hep aynı saatte yatmaya çalışın. Yemek sonrası sizi rahatlatacak etkinlikler
yapın. Hafif kitaplar okuyun U(bırakamayacağınız şeyler olmasın), televizyon
seyredin (şiddet dolu yada aşırı duygusal filmler olmamalı). Bunların dışında
ılık bir banyo yapabilir, rahatlatıcı bir müzik dinleyebilir, birkaç alıştırma
yapabilir, sırtınızı ovdurabilir yada sevişebilirsiniz.
Kan şekerinizin düşmesini engellemek için hafif bir kanepe yiyebilirsiniz.
Yatmadan evvel çok fazla şey yemek ya da hiçbir şey yememek uykunuzu kaçırabilir.
Meyve şekerli kurabiyeler ve süt, meyve ve çikolata ; peynir yiyebilirsiniz.
Rahatlayın. Yattığınız oda aşırı sıcak ya da soğuk olmasın. Yatağınız uygun
yastığınız destekleyici olmalı. İyi ve rahat uyku için başka bazı öneriler
143'te belirtilmiştir. Ayrıca hangi koşullarda daha iyi uyuduğunuzu gebeliğin
ilerleyen aylarında kendiniz keşfedeceksiniz
Biraz hava alın. Havasız bir ortam uyku için hiç uygun değildir. Camlarını açıp
ortamı havalandırın. Çok soğuk yada çok sıcak havalarda bir vantilatör ya da
klima size yardımcı olabilir. Bu arada uyurken battaniyeleri kafanıza kadar
çekmemeye dikkat edin. Çünkü bu oksijen oranını düşürürken, karbondioksit
oranını arttırır ve baş ağrısı hatta kalp ritmi bozukluklarına yol açabilir.
Uyuduğunuz zamanlar dışında yatak odasında oturmayın.
Eğer gece boyunca tuvalete sık gitme ihtiyacı nedeniyle uykunuz bölünüyorsa
akşam saat 16:00'dan sıvı almayın ve gün boyunca olabildiğince fazla ayakta
kalmamaya çalışın ,çünkü ayakta kalma gece idrara çıkma ihtiyacını artırır.
Aklınızı boşaltın. İşteki ya da evdeki sorunlarınız uykunuzu kaçırıyorsa onları
gündüz çözmeye çalışın ya da en azından akşamın erken saatlerinde eşinizle
konuşarak paylaşın. Uyumadan önce kafanızdan bütün kaygıları atmaya çalışın.
Uykusuzluğunuz için asla alkol ya da ilaç kullanmayın. Bunlar gebelikte zararlı
olabilir ve uzun zaman sürede yardımcı olamazlar. Kafeini (çay, kahve ve kolada)
ve çikolatayı özellikle öğleden sonra almayın. Uykunuzu kaçırabilir.
Geç yatın. Düşündüğünüzden daha az uykuya gereksiniminiz olabilir. Uyku
saatinizi azaltmak ters etkiyle daha iyi uyumanızı sağlayabilir. Gündüz
uykularını azaltın.
Uykunuz yeterli olup olmadığına kaç saat yatakta kaldığınızla değil kendinizi
nasıl hissetiğinizle karar verin. Unutmayın ki uyku sorunları olduğunu söyleyen
çoğu kişi, aslında düşünülenden çok daha fazla uyurlar. Uzun zamandır (gebeliğe
bağlı normal yorgunluğun ötesinde) yorgun değilseniz yeterince dinlenin.
Uykusuzluğum bebeğimi etkiler diye kaygılanmayın. Uyuyamadığınızda kalkın,
uykunuz gelinceye dek kitap okuyun televizyon seyredin. Uyumamakla ilgili
kaygılarınız uykusuzluğunuzdan çok daha fazla stres kaynağı olacaktır.
VAJİNA AKINTISI
Sulu, süt kıvamında, hafif kokulu bir akıntı (lökore denir) gebelikte normaldir.
Bu akıntı pek çok kadında gebelik öncesi dönemde de olur. Akıntı gebelik
ilerledikçe artar ve daha koyu hale gelir. Bu yüzden, bazı kadınlar
gebeliklerinin son aylarında hijyenik bağ kullanırlar. Tampon kullanmayınız,
çünkü vajinanızda istenmeyen mikropların üremesine sebep olabilir.
Eğer estetik kaygılarınızı bir yana bırakırsanız (muhtemelen aynı zamanda
eşinizin de bu kaygılarından kurtulması gerekecektir, çünkü oral seks yapıyorsa,
akıntının tadı ve kokusu onu rahatsız edebilir) akıntıyı dert etmemelisiniz.
Önemli olan üreme bölgesini temiz ve kuru tutmanızdır. Pamuklu iç çamaşırları
giyebilirsiniz, dar ve sıkı pantolonlardan da kaçınmalısınız. Banyo veya duştan
sonra üreme bölgenizi iyice durulayın, deodorantlı sabun veya parfüm gibi tahriş
edici maddeleri kullanmayın.
Eğer akıntınız kuru, yapışkan ve peynir kıvamındaysa, kötü kokuyorsa veya akıntı
yanma, kızarıklık, kaşıntı eşlik ediyorsa iltihaplanma var demektir. Hekiminize
başvurarak iltihabı , vajinanıza koyacağınız fitil, jel veya kremlerle ortadan
kaldırabilirsiniz. Ancak ne yazık ki iltihap geçici olarak iyileşerek ve
doğumunuza kadar iyileşme ve alevlenmelerle devam edecektir.
Basit vajina akıntıları üzülmenize değmez ve bebeğinize zarar vermez.
Eğer vajinanızdaki iltihaba mantarlar yol açmışsa, hekiminiz bunu itinayla
tedavi edecek ve doğum sırasında bebeğinize geçmesini engelleyecektir.
Bebeklerin ağız içlerindeki pamukçuk mantar iltihabına bağlıdır. Bebeğinizde
pamukçuk oluşsa bile tehlikeli değildir ve kolayca tedavi edilir.
Titiz bir temizlikle ve beslenmenize dikkat ederek iyileşmenizi hızlandırabilir
ve yeniden iltihaplanmayı önleyebilirsiniz. Özellikle banyodan sonra banyodan
sonra önden arkaya doğru kurulama yapınız, mikropların üremesi için iyi bir
ortam sağlayan şekerli yiyeceklerden sakınınız. Son araştırmalar laktobasiullus
asidofilus adlı bakterinin (yoğurdun mayalanmasını sağlayan bakteri) hızlı bir
şekilde vajina iltihabını azalttığını göstermiştir.
Eğer cinsel temasla geçen bir iltihabınız varsa, eşinizde ve sizde testlerle
mikrop kalmadığı saptanıncaya kadar cinsel ilişkide bulunmayın. İltihap
geçtikten 6 ay sonrasına kadar prezervatif (kondom) kullanınız. Yeniden
iltihaplanmayı önlemek için, sevişme sırasında mikropların parmak, penis veya
dille anüsten vajinaya geçme riskine karşı dikkatli olunuz.
YEMEKLERDEN İĞRENME VE AŞERME
Yapılan araştırmalar anne adaylarının % 66 - % 90'ının en azından bir besine
aşerdiğini % 50 - %85 kadının da en az bir besinden iğrendiğini gösteriyor.
gebelikte aşermenin ilk üç ayda yoğun olması, hormonal değişikliklerin en fazla
ilk üç ayda olmasıyla açıklanabilmektedir.
Yemeklerden iğrenme ya da aşerme sadece hormonlarla açıklanmamaktadır. Uzun
süredir kabul gören bir kuram da bunların vücudumuzdan gelen duyarlı sinyaller
olduğudur. Bir şeyden hoşlanmadığımız zaman genelde vücudumuz için kötüdür, ya
da aşırı istek duyduğumuz şey o an vücudumuzun gereksinimi olanıdır. Yemeklerden
iğrenmeyi ya da aşermeyi yok sayamazsınız. Aşerdiğiniz şeyler kahve, alkol,
dondurma gibi şeylerse, iğrendikleriniz C vitaminli meyveler ya da sebzeler
değilse vücudunuzdan gelen bu işaretlere aldırmayın.
Gerçekte, besinlerle ilgili olarak vücudunuzdan gelen işaretler gereksinim
duyulan temel maddelere göre doğru yorumlanmalıdır. Dondurmaya aşeriyorsanız
gereksinim duyulan şey karbonhidrat ve kalsiyumdur. O zaman dondurma yerine
meyve, süt yada peynir yiyebilirsiniz . Günümüzde bir çok baştan çıkarıcı (ama
besleyici olmayan) yiyecek var. Bu nedenle bedeninizin yaşayacağı karışıklığı
merak edilecek bir yanı yok.
Aşermeyi ya da iğrenmeyi tamamen yok sayamazsınız. Ama kendiniz ve bebeğiniz
için gerekli olduğunda onlara uyabilirsiniz. Eğer bir şeylere aşeriyorsanız (bebeğiniz
ve sizin için şeylere aşeriyorsanız bebeğinizin beslenmesini bozmayacak ve
istediğiniz şeyin yerine geçebilecek besinler bulun. Şekerli tatlılar yerine,
çikolata, kuru kayısı, meyve suyuyla tatlandırılmış çörekleri çok tuzlu çörekler
yerine az tuzlu olanları yeğleyebilirsiniz. Eğer bunlar sizi tatmin etmezse
alıştırma yapın , okuyun, ılık duş alın ya da sizi bu tür dürtülen uzak tutacak
başka uğraşlar bulun.
İğrendiğiniz şeyler kahve, alkol, çikolatalı dondurma gibi şeylere onlardan uzak
durmayı kolaylaştıracağı gibi bu iyi bir sonuçtur. İğrendiğiniz şeyler balık,
lahana ya da sütse kendinizi zorlamamalısınız; ama bunların yerini alacak
besleyici besinler yemelisiniz (uygun yerine koymalar için Dengeli Beslenme
Diyeti bölümüne bakın)
4. ayda bu tür iğrenme ve aşermelerin çoğu kaybolur. Uzun süren aşermelerin
temelinde biraz daha fazla ilgi ve duygusal destek gereksinimi yatabilir. Eğer
siz ve eşiniz bunun farkındaysanız sorunu çözmeniz kolaylaşır. Geceleri
rahatlamak için birkaç yudum buzlu viski yerine, sıcak bir kucaklaşmayı ya da
birlikte romantik bir banyoyu tercih edebilirsiniz.
Bazı kadınlar kil, toprak, ya da çamura aşerebilirler. Bu tabloya "Pika" denir.
Çoğunlukla demir eksikliğine bağlı olarak ortaya çıkar. Hemen hekiminize haber
vermelisiniz.
YORGUNLUK
Siz farkında olmasanız da gebe bir kadın olarak bedeniniz, dinlenme anında bile,
bir dağa tırmanan normal bir bedenden daha fazla çalışmaktadır. Bunun önemli bir
nedeni, bedeninizin, bebeğinizin yaşam destek sistemi olan ve oluşumu gebeliğin
üçüncü ayının sonundan önce tamamlanmayacak olan plasentayı oluşturmakta
olmasıdır. Başka önemli bir nedeni de bedeninizin, gebeliğin bedensel ve
duygusal sonuçlarına uyum sağlama çabasıdır. Bedeniniz gebelik sürecinde tam
olarak uyum sağlayana ve (gebeliğin dördüncü ayında) plasentanın tam olarak
oluşmasına kadar geçen süre içerisinde daha fazla enerjiye gereksiniminiz vardır.
O zamana kadar az çalışmalı ve eğer gerçekten kendinizi kötü hissediyorsanız bir
süre izin almalısınız. Ancak gebeliğiniz normal bir şekilde sürüyorsa, işinizden
ayrı kalmanız için de bir neden yok demektir (Kuşkusuz hekiminizin günlük
hareketlerinizi kısıtlamadığı veya durumlarda; sayfa 59'a bakınız). Gebe
kadınların çoğu çalışmayı sürdürdükleri sürece daha az sıkıntılı ve daha mutlu
olmaktadırlar.
Yukarıda anlatıldığı gibi yorgunluğunuzun mantıklı nedenleri vardır, bu nedenle
onunla savaşmayın. Yorgunluğun daha fazla dinlenmeniz için bedeninizden gelen
bir uyarı olduğunu kabul edin. Kuşkusuz önermek yapmaktan daima daha kolaydır,
ancak en azından denemeye değer.
Kendinize özen gösterin. Eğer bu ilk gebeliğinizse, bunun keyfine bakın; çünkü
bir daha uzunca bir süre suçluluk duymadan kendinizle ilgilenebilme şansınız
olmayacaktır. Öte yandan evden zaten bir ya da daha fazla çocuğunuz varsa,
ilginizi paylaştırmak zorundasınız. Ancak bir yandan da kendinizi "süper anne"
olmak için zorlamamalısınız. Yeterli ölçüde dinlenmek, evinizin tertemiz
olmasından ya da evde dört yıldızlı bir akşam yemeği vermekten çok daha
önemlidir. Akşamları kendinizi yormayacak uğraşlarla geçirin. Ayakta kalmamaya
çalışın; zamanınızı okuyarak, televizyon seyrederek ya da çocuk isimleri
kitaplarını karıştırarak geçirin. Eğer evde daha büyük çocuklarınız varsa,
kendinizi yoracak biçimde onları çocuk parkında gezdirmek yerine onlara kitap
okuyun, videoda birlikte klasik çocuk filmlerini izleyin ya da evin içinde
oyunlar oynayın (evde büyük çocukların olması, çok daha fazla enerji
gerektirmesi ve dinlenebilmeniz için çok daha az zaman kalması nedeniyle doğal
olarak daha yorucu olacaktır. Öte yandan birden fazla çocuğu olan annelerin
yorgunluğa alışık oldukları ve/veya bunu düşünmeyecek kadar meşgul oldukları
gerçeğini de göz ardı etmemek gerekir)
Bu arada dinlenmek için geceyi beklemeyin. Örneğin fırsat bulursanız öğleden
sonra yapacağınız bir şekerleme sizi çok rahatlata bilir. Uyuyamıyorsanız uzanın
ve elinize bir kitap alın. İşyerinde şekerleme yapmak tercih edilen bir durum
değildir; ancak esnek bir çalışma düzeniniz ve rahat bir koltuğunuz varsa
aralarda ya da öğlen tatilinde dinlenmeniz için bir neden yok. (Dinlenmek için
öğle tatillerini tercih ediyorsanız yemek yemeyi de ihmal etmemelisiniz). Evde
çocuklar varsa şekerleme yapmak güç olabilir ancak uyku zamanınızı
çocuklarınızın uyku zamanına denk getirerek bu sorunu aşabilirsiniz (bunu
önerirken evdeki yıkanmamış tabakları ya da yatağın altındaki toz topraklarını
sorun etmeyeceğinizi varsayıyoruz).
Çalışırken yalnızca yorulduğunuz zaman değil, her zaman daha yorulmadan önce
çalışmayı bırakmalısınız. Kendinizi tükendim dediğiniz zamana kadar zorlamanız
kesinlikle iyi değildir. Çünkü fazla çalışmanın yalnızca sizin üzerinizde değil
bebeğiniz üzerinde de istenmeyen etkileri vardır. Bir koşudaymış gibi değil,
yürüyüşteymiş gibi çalışın. Biraz çalışın, biraz dinlenin. Zamanınız çocuğunu iş
yaparak ya da iş dışında geçirirseniz ve sonunda kendinizi bitmiş
hissetmeyeceksiniz.
Vücudunuzun uyarılarına kulak verin. Eğer yürüyüş yaparken nefesiniz kesilirse
veya birden bire üzerinizde bir tonluk bir yük varmış gibi hissederseniz mola
verin.
Başkalarının size özen göstermesine izin verin. Anneniz ziyarete geldiğinde evi
süpürme ya da toz almasına itiraz etmeyin. Ya da bırakın Pazar günü baba öbür
çocuklarınızı hayvanat bahçesine götürsün. Alışveriş listelerini de kocanıza
verin.
Geceleri bir ya da iki saat daha azla uyuyun. Gece haberlerini boş verin ve
erkenden uyuyun. Bu arada eşinize sabah kahvaltıyı hazırlamasını söyleyin ki
biraz daha fazla uyuyabilesiniz.
Günlük beslenmenizin yetersiz olmamasına dikkat edin. Demir, protein ya da
kalori eksikliği gebeliğin ilk aylarındaki yorgunluk hissini arttırabilir. Bu
nedenle diyetinizi en az iki kez kontrol ederek günlük almanız gereken besinleri
tam olarak alıp almadığınızdan emin olun. Kendinizi yorgun hissetmenizi çok
fazla önemseyip de kafein, şekerleme ya da keklere bedeninizi güçlendirmeye
çalışmalısınız; çünkü bu durumda kendinizi geçici olarak iyi hissettiğiniz de
kısa bir süre sonra kan şekeriniz aniden düşecek ve kendinizi öncekinden de
yorgun hissedeceksiniz.
Çevrenizi kontrol edin. İşyerinizde ya da evinizdeki yetersiz bir ışıklandırma,
havasız bir ortam ya da aşırı gürültülü yorgunluğa yol açabilir. Bu nedenle
yakın çevrenizdeki bu tür sorulara karşı duyarlı olmalı ve düzeltmek için çaba
göstermelisiniz.
Uzun yürüyüşler yapın. İlk akla gelenin tersine, yorgunluğunuz hareketsizliğe ve
yeterli hareket eksikliğine bağlı olarak artabilir. Bu nedenle uzun yürüyüşler
yapmalı, yakındaki bir markete yürümeli, kısa bir mesafe koşu yapmalı ya da
düzenli olarak gebelik alıştırmaları yapmalısınız. Ancak alıştırmayı çok da
abartmamalısınız. Nu konuda sayfa 163'te belirtilen kurallara titizlikle
uymalısınız.
Dördüncü aydan itibaren yorgunluğunuzda belirgin bir azalma olacaktır; ancak
sizi doğumdan sonraki uykusuz gecelere hazırlarcasına yorgunluğunuz
gebeliğinizin son aylarında yeniden artacaktır.
Yorgunluğunuz şiddetliyse, özellikle de baygınlık, solgunluk, nefes darlığı ve
çarpıntı ile birlikte oluyorsa bu durumu mutlaka hekiminize bildirin.