GEBELİK İZLEMİ İÇİN GENEL BİLGİLENDİRME
Sayın Anne ve Baba Adayı, gebelik hakkında geniş bilgilendirme yapmadan önce,
sizlere gebelik izlem ve muayene dönmeleri hakkında özet bilgi verildikten sonra,
gebelik ile ilgili konularda biraz daha ayrıntılı bilgileri, ilk bölümden sonra
bulabileceksiniz.
Gebeliğinizin tanısının koyulduğu bu günden itibaren sizin ve doğacak
bebeğinizin sağlığı için belirli aralıklarla takiplere gelmeniz gerekmektedir.
Bu takipler sırasında gebeliğinizin sağlıklı bir şekilde seyredip seyretmediğini
öğrenmek, aynı zamanda gebelikte ortaya çıkabilecek istenmeyen bazı durumları
anlayabilmek ve doğacak bebekte anne karnında ortaya çıkabilen hastalıklara tanı
koyabilmek amacıyla bazı testler yapılacaktır. Bu form size bu testlerin neler
olduğunu ve hangi zamanlarda yapılmaları gerektiğini açıklamak için
hazırlanmıştır.
Gebelik planlayan ya da diğer bir anlatımla korunmayan her kadın için gebelikten
önce günde 0.4 mg folik alması, daha önceki gebeliğinde nöral tüp defekti
denilen anomalili bebek doğuran ya da risk grubunda olanlar ise günde 4 mg folik
alması önerilmektedir.
1. ziyaret: Doktor tarafından görüldüğünüz ilk ziyarette tansiyon ve kilonuz
ölçülerek kaydedilecektir. Bu ilk ziyarette yaptırmanız gereken testler açlık
kan şekeri, kan gurubu, hepatit antijeni ve antikoru ( daha önce hepatit aşısı
yaptırmadıysanız) testidir. Son bir yıl içinde rahim ağzı kanserini taramak için
smear testi yaptırmadıysanız, smear testiniz de bu muayene sırasında
yapılacaktır. Doktorunuz gerekli görürse, vaginal muayene esnasında sizden
vaginal enfeksiyon araştırması için test isteyebilir. Sizin kan gurubunuz Rh(-),
eşinizin kan gurubu Rh (+) ise kan uyuşmazlığınız var denek değildir; sadece kan
uyuşmazlığına aday olduğunuzu gösterir. Kan uyuşmazlığı yerleşip yerleşmediğini
belirlemek için İndirekt Coombs adı verilen testi yaptırmalısınız.
2. ziyaret: 11-14. haftalar arasında bir ultrasonografi yaptıracaksınız. Bu
ultrasonografide Down sendromu taraması için ense deri saydamlığı ölçümü, burun
kemiği varlığına bakılacaktır. Aynı gün yine Down sendromu taraması için, kanda
PAPP-A ve Free-beta HCG hormonlarına bakılacaktır. Kan basıncı ve kilonuz
ölçülüp, kaydedilecek.
Eğer Down sendromu taraması için 11-14 haftalar arasında yapılması gerekli bu
ziyareti kaçırdı iseniz, 16-20. haftalar arasında yine Down sendromu taraması
için 3’lü tarama adı verilen kan testini yaptırmalısınız. Kan uyuşmazlığınız
varsa indirek coombs testi tekrarlanacaktır. Kan basıncı ve kilonuz ölçülüp,
kaydedilecek.
3. ziyaret: 22-24. haftalar arasındaki ziyaretinizde kan hemoglobin ve
hematokrit değerlerinize bakılacaktır. Hemoglobin değeri 11 gr altında olanlara,
olası ve gebeliğe özgü demir eksikliği anemisi gelişmesi riskini azaltmak için
demir hapı önerilir. Bu ziyarette yapılacak bir diğer test, bebeğin tüm iç ve
dış organlarının ayrıntılı olarak incelendiği, ayrıca kalbe ait dokuların
tarandığı ayrıntılı ultrasonografidir. Eğer doktorunuz tarafından gerekli
görülürse bu ziyarette rahim damarlarındaki kan akımını inceleyen, uterin arter
Doppler muayenesi de ultrasonografi sırasında yapılacaktır. Ayrıca yine
doktorunuz gerekli görürse, vaginal yoldan rahim ağzı boyu ölçülecektir. Kan
basıncı ve kilonuz ölçülüp, kaydedilecek.
24-28. haftalar arasında 50 gr glukoz yükleme testi yapılacaktır. Bu testin
amacı gebeliklerin %4’ünde ortaya çıkan gebeliğe bağlı şeker hastalığını
taramaktır. İlk muayenede kan şekeri normal olsa bile gebeliğe bağlı şeker
hastalığı ortaya çıkabilir. Bu kişiler tanınıp, uygun şekilde tedavi edilmezse
bebeğin çok iri olması, gebelik sonrası kalıcı şeker hastalığı gibi sorunlarla
karşılaşabilirler. Kan basıncı ve kilonuz ölçülüp, kaydedilecek.
4. ziyaret: 32. haftada bebeğin gelişmesini değerlendirmek amaçlı bir
ultrasonografi yapılacaktır. Kan basıncı ve kilonuz ölçülüp, kaydedilecek.
5. ziyaret : 38-39. gebelik haftasında bebeğin tahmini doğum ağırlığı, kemik
çatının uygunluğu ve doğum şeklinin konuşulması, doğumun planlanması için
yapılacak son ziyaret olup, ultrasonografi ve vaginal muayene yapılacaktır.
Doktorunuz gerekli görürse ağrısız doğum için anestezi uzmanıyla görüşeceksiniz.
Yine kan basıncı ve kilonuz ölçülüp, kaydedilecek.
Yukarıda özetlenen ziyaret sayısı ve testler normal seyrinde giden gebelikler
için yapılması gerekenlerdir. Bu testlerin herhangi birinde bebek ya da annede
bir sorun olması halinde ya da doktorun gerekli gördüğü hallerde bu ziyaretlerin
sıklığı ve yapılacak testler arttırılabilir.
GEBELİK HAKKINDA AYDINLATICI BİLGİLER
Gebelik Nasıl Oluşur?
Olgun dişi yumurta hücresi (ovum) ile erkek tohum hücresinin (spermium)
birleşmesine döllenme denir. Döllenme tüpte olur, gebeliğin başlangıcıdır.
Cinsel ilişki sırasında hazneye dökülen spermiumlar, uterus içine doğru ilerler,
uterustan fallop tüplerine geçerler. Bu sırada ovulasyon ile over dışına atılan
dişi yumurta hücresi, fallop tüplerinin saçakları tarafından tüp içine alınır.
Döllenen yumurta hormonların etkisiyle döllenmiş yumurtanın yerleşmesine uygun
hale gelen endometriuma yerleşir (implantasyon). Zigottan(döllenmiş yumurta
hücresi), bebek ve plasenta (eş) gelişir.
Dış gebelik nedir ?
Rahim dışında, genellikle tüplerde daha nadir olarak yumurtalık üzerinde, ve
karın boşluğunda gelişen gebeliktir. Erken teşhis ve tedavi çok önemlidir. Aksi
taktirde gebelik tüpte sürer ve tüpün yırtılması ile sonuçlanır. Dış gebelik,
adet gecikmesini takiben gebeliğin 6. ve 12. haftaları arasında karnın bir
tarafında başlayan kramp tarzındaki ağrıların bütün karına yayılması, koyu
renkli vaginal leke veya açık renkli kanama, bazen bulantı, kusma, halsizlik,
omuzlarda ağrı ve bayılma gibi belirtiler verebilir. Tedavide genellikle erken
dönemde ilaç tedavisi, geç dönemde ise cerrahi seçilir.
İkiz gebelik: İkizlerin on tanesinin yedisi kadının yumurtalığından gelişmiş iki
yumurtanın iki sperm tarafından döllenen çift yumurta ikizleridir. Her iki
yumurta rahime birbirine çok yakın yerleşir ve ayrı olarak gelişir. Tek yumurta
ikizleri ise bir spermle döllenen bir yumurtanın bölünerek iki bebek olarak
gelişmesidir.
Plasenta (eş ): Normalde rahimin üst bölümüne, ön veya arka duvara yerleşir.
Anne ile bebek arasında madde ve gaz alışverişini sağlar. Oksijen, su, besin
maddelerini anneden bebeğe, bebekteki atıkları da anne dolaşımına geçirir.
Hormon üretir. Bebeğin solunum, sindirim, idrar sistemine ait işlevlerini
yürütür. Hastalıklara karşı koruyucu bazı maddelerin (antikor ) anneden bebeğe
geçmesini sağlar. Annede hastalık yapan mikroplar plasenta aracılığı ile bebeğe
geçebilirler.
Su kesesi: Bebek içi sıvı dolu bir kese içinde büyümeye başlar. Bu sıvı sürekli
yenilenir. Bebeği çarpmalardan korur, simetrik olarak gelişmesine yardımcı olur,
kol ve bacaklarının eğrilmesini engeller, vücut ısısını sabit tutar, fetüsün
kolay hareket edebileceği bir ortam sağlar, boşaltım sistemi görevi yapar,
basıncı sağlar. Ayrıca doğumun başlangıcında su kesesi açılarak doğum kanalının
temizlenmesini sağlar. Doğum ağrıları başlamadan önce açılırsa, bu duruma suyun
erken gelmesi denir. Gebe hemen sağlık kuruluşuna başvurmalıdır. Su kesesinin
açılması aniden açık sarı renkli bol miktarda sıvının hazneden dışarıya akması
ile anlaşılır. Sıvı kokusuzdur. İçinde beyaz yağlı parçacıklar bulunabilir.
Gebe Olduğunuzu Nasıl Anlarsınız ?
Gebelikten şüphelenmenize neden olan belirtilere “Olası Gebelik Belirtileri”
denir.
Gebelik dışında farklı hastalıklarda ortaya çıkabilen belirtilerdir.
Olası Gebelik Belirtileri
1. Beklenen adetin gecikmesi : düzenli adet gören, üreme çağındaki bir kadında,
beklenen adetin gecikmesi çoğunlukla gebeliğin ilk habercisidir.
2. Kusma, bulantı, aşerme : Özellikle sabahları olan, akşama azalan bulantı ve
kusmanın yanı sıra; yemek kokularına tahammülsüzlük, normal yiyecekler dışındaki
maddelere karşı ( kül, kil, kireç, gibi ) yeme isteği ilk gebelik
belirtilerindendir. Bu belirtiler çok hafif olabileceği gibi, gebe kadının
beslenmesini engelleyecek kadar şiddetli seyredebilir.
3. Vaginal akıntıda artma : Gebelikte östrojen hormonun fazla salgılanmasına
bağlı olarak, vaginal akıntı artar. Akıntı, yumurta akı kıvamında ve kokusuzdur.
4. Deri renginin koyulaşması : Vücudun ; koltuk altı, yüz, göbek çevresi, meme
başı çevresi, göbek altı orta hat gibi bölgeleri hormonların etkisiyle koyulaşır.
5. Göğüslerde dolgunluk ve hassasiyet,
6. Sık, idrara çıkma.
7. Tükürük salgısında artış.
8. Halsizlik, yorgunluk, uykuya eğilim.
Kesin gebelik tanısı için bebeğin ultrasonografi ile görüntülenmesi veya
bebek kalp sesinin duyulabilmesi gerekir.
Kesin Gebelik Tanısı
1.Ultrasonografi: Vajen yolu ile yapılan ultrasonografi ile 6. gebelik
haftasında, bebeğin kalp atışı ve bebeğin kendisi ekranda görülebilir. Vajen
yolu ile yapılan ultrasonografi gebeliğe zarar vermez. En erken kesin gebelik
tanısı bu yöntem ile konur.
2.Gebeliğin 10. haftasından itibaren doppler aletleri ile duyulabilir.
Gebelikte Sıklıkla Ortaya Çıkan Şikayetler Nelerdir? Bu Şikayetler Nasıl
Giderilebilir?
1. Bulantı Kusma
Gebeliğin ilk 3 ayında hormonların etkisiyle özellikle sabahları ortaya çıkar.
Genellikle 3. aydan sonra şikayetler azalır, zamanla tamamen kaybolur.
Öneri ;
- Yataktan kalkmadan bisküvi, kızarmış ekmek gibi kuru şeyler yenmeli,
- Az ve sık yemek yenmeli,
- Soslu, yağda kızartılmış, çok şekerli sulu gıdalar alınmamalıdır.
- Haşlama patates, ekmek, yumurta, peynir, yoğurt, pirinç pilavı, makarna,
yenebilir.
- Tuzlu leblebi ve içecekler ile soda da yararlıdır.
2. Sık İdrar Yapma
Gebeliğin ilk yarısında artan böbrek kan dolaşımı ve hormonların etkisiyle, son
yarısında ise bebeğin önde gelen kısmının mesaneye yaptığı bası sonucunda sık
idrar yapma isteği ortaya çıkar.
İdrar yaparken yanma ve idrar renginde değişiklik olması enfeksiyon
belirtileridir. Derhal bir hekime başvurmalı ve gerekli tedaviye başlanmalıdır.
Enfeksiyon yoksa sık idrara çıkma normaldir. Geceleri tuvalete kalkmak zor
geliyorsa, geceleri daha az su içilmelidir.
3.Vaginal Akıntı :
Normalde gebelerde artan östrojen miktarına bağlı olarak, kokusuz, kaşıntı
yapmayan yumurta akı kıvamındaki akıntı görülür.
- Kokulu, vajende yanma, kaşıntı yapan sarı-yeşil veya kesilmiş süt kıvamında
beyaz renkli akıntı enfeksiyon belirtisidir.
Öneri:
- Her gün iç çamaşırı değiştirilmelidir.
- Tuvalet temizliğine dikkat edilmelidir (hazneden makata doğru).
- Vajenin içi yıkanmamalıdır.
- Enfeksiyon belirtisi varsa mutlaka bir hekime başvurulmalıdır
- Vaginal deodorantlar ve parfümlü sabunlar kullanılmamalıdır.
4.Varis Oluşumu
Gebelikte büyüyen uterusun yaptığı basıya bağlı olarak, bacaklarda, labium majör
ve labium minörlerde varis meydana gelebilir.
Öneri :
- Uzun süre ayakta durulmamalıdır.
- Önceden varis varsa veya gebelikte ortaya çıkmışsa gebeliğin erken döneminden
itibaren elastik varis çorabı giyilmelidir.
- Bacaklar yükseğe kaldırılarak dinlendirilmelidir.
- Ayaklara düzenli egzersiz yapılmalıdır.
- Dolaşımı artırmak için ayak bileklerine daireler çizdirilebilir.
5.Ödem
Hormonların etkisiyle vücutta su tutulması, gebelikte görülen ödemin nedenidir.
Gebeliğin geç döneminde sadece bacaklarda ortaya çıkan ödem tedavi gerektirmez.
Ödem; sabahları, el, yüz ve bacaklarda meydana geliyorsa, gebelik zehirlenmesi
belirtisidir. Tedavisi gerekir.
Öneri
- Uzun süre ayakta durulmamalıdır.
- Sıkı-lastikli çorap ve iç çamaşırı giyilmemelidir.
- Bacaklar yükseğe kaldırılarak dinlenilmelidir.
6. Bacak Krampları
Kaslarda ani kasılmalara kramp denir. Kalsiyum azlığı ve fosfor fazlalığı sonucu
ortaya çıkar.
Öneri :
- Bacaklara masaj yapılmalıdır.
- Bölgesel (kramp giren yerlere) sıcak uygulanır.
- Uyanırken bacaklar aniden gerilmemelidir.
- Yürürken önce topukla yere basılmasına dikkat edilmelidir.
7. Memelerde Hassasiyet
Erken ve geç gebelik döneminde rahatsızlığa neden olabilir.
Öneri :
24 saat süre ile uygun sütyen kullanılmalıdır. Sütyen, kan dolaşımını sağlayarak
hassasiyeti azaltır.
8. Kabızlık ve Hemoroid Oluşumu
Hormonal etki ile mide-barsak hareketlerinin gebelikte yavaşlaması ve büyüyen
uterusun rektum üzerine yaptığı bası sonucu kabızlık ve hemoroid gelişir.
Öneri :
- Bol çiğ sebze ve meyve yenmelidir.
- Her gerektiğinde beklemeden tuvalete gidilmelidir.
- Sabah aç karnına bir su bardağı ılık şekerli su içilmesi yarar sağlar.
- Bol sıvı gıda alınmalıdır. Örneğin su, çorba, sulu yemekler.
- Kuru kayısı, kuru erik, kuru incir kompostolarının içilmesi kabızlığı
önleyebilir.
- Düzenli jimnastik yapılmalı ya da haftada 3 gün yarım saat yürüyüş
yapılmalıdır.
- Verilen demir ilaçları tok karnına, bol sıvı ile alınabilir.
Gebelik Takibi Nedir ?
Anne ve bebeğin tüm gebelik süresince; düzenli aralıklarla gerekli muayene ve
önerilerde bulunarak dikkatli bir şekilde, bir sağlık personeli tarafından
izlenmesidir.
Gebelik Takibi Neden Önemlidir?
1. Gebelik yaşını doğru saptayıp, bebeğin gelişimini doğuma kadar izlemek.
2. Annede mevcut olan ve gebelik sırsında şiddetlenebilecek hastalıkları
saptamak, gerekli tedaviyi yapmak.
3. Gebeliğe bağlı ortaya çıkabilecek sorunları önceden saptayıp bu sorunları
önleyici tedbirleri almak ve gerekli tedaviyi sağlamak.
4. Anne karnındaki bebekte var olabilecek yapısal bozuklukları erken gebelik
döneminde saptamak. Gerekli durumlarda anne karnında tedavi etmek.
5. Anneyi gebelik, doğum, loğusalık ve bebek bakımı konularında eğitmek.
Gerektiğinde psikolojik destek sağlamak.
Bir Gebe İlk Kez Ne Zaman Hekime Başvurmalıdır ?
Anne adayı, gebe kaldığını fark eder etmez şikayeti olmasa da hekime başvurmalı,
ilk muayenesini yaptırmalıdır.
Bu muayenenin amacı; anne ve bebek için risk faktörlerinin olup olmadığını
saptamak, gebelik takip planını yapmak, bu takip planı çerçevesinde yapılacak
muayeneler ve testler konusunda anne adayını bilgilendirmektir. “Gebe Takip
Kılavuzu” bu muayene sonrasında doldurulup gebeye verilir.
İlk Gebelik Muayenesinde Neler Yapılır?
1. Gebelik doğrulanır.
İlk muayenede gebeliğin varlığı kesinleştirilir. Vaginal muayene ve
ultrasonografi ile gebelik yaşı saptanır. Vaginal ultrasonografi ile son adetin
ilk gününden sonraki 5-6. haftada uterus içinde gebelik kesesi, 7- 8. haftada
ise bebeğin kendisi ve kalp aktivitesi görülebilir.
Bu dönemde yapılan ultrasonografi ile gebelik tanısı dışında;
- Çoğul gebelikler
- Rahim ve yumurtalıklarda kitle varlığı ( miyom, kist gibi )
- Dış gebelik olup olmadığı anlaşılır.
2. Gebeden gerekli bilgiler alınır. Gebeliğin “riskli gebelik” olup
olmadığı anlaşılır.
a. Önceki gebeliklerle ilgili bilgiler
- Ölü doğum veya yenidoğan bebek ölümü öyküsü ,
- Gebeliklerin nasıl sonuçlandığı (erken doğum, arka arkaya 3 veya daha fazla
düşük),
- Bebeğin doğum kilosu (4000g üzerinde ve 2500g altında bebek doğumu)
- Gebelik süresince ortaya çıkan şikayetler (tansiyon yüksekliği,
preeklampsi-eklampsi, suların erken gelmesi, gebelik şekeri)
- Üreme sistemi ile ilgili geçirilen ameliyatlar (serklaj, klasik sezaryen)
b. Bu gebelikte ortaya çıkan şikayetler
- Gebenin 16 yaşından küçük, 40 yaşından büyük olması
- Vaginal kanama
- Üreme organlarında kitle, miyom, kist varlığı
- Vaginal akıntı
- Tansiyon yüksekliği
c. Anne adayının;
- Daha önce geçirdiği hastalıklar (şeker, tansiyon yüksekliği, kalp hastalığı,
böbrek hastalığı)
- Üreme sistemini ile ilgili geçirilen meliyatlar (miyomektomi, konizasyon,
kollum amputasyonu, septum rezeksiyonu)
- Sürekli kullandığı ilaç,
- Sigara içimi
- Alkol alımı
- Eşi ile akrabalık ilişkisi
d. Anne ve baba adayının ailelerinde:
- Kalp hastalığı,
- Şeker,
- Kalıtsal hastalık varlığı sorulur.
3.Fizik Muayene
Anne adayının tüm sistem muayeneleri yapılır. Kan basıncı, vücut ağırlığı, boyu
ölçülüp kaydedilir. Ödem, varis, meme kontrolü yapılır.
4.Laboratuvar Tetkikleri:
İlk kez başvuran anne adayına yapılması gereken testler;
Kan grubu ; Anne ve baba adaylarının kan grupları belirlenerek, doğacak bebekte
kan grubu uyuşmazlığı riski saptanır.
Anne kan grubu RH (-), baba kan grubu RH (+) olan her bebekte Rh uyuşmazlığı
gelişecek anlamına gelmemekle birlikte gebelik sırasında İndirekt Coombs
testleri ile takip uygundur.
Doğumdan hemen sonra bebek kan grubu ve Direkt Coombs testine bakılır. Bebek kan
grubu RH (+) ve Direkt Coombs testi (-) ise, anneye doğumdan sonraki 72 saat
içinde Anti IgD aşısı yapılarak daha sonraki gebeliklerinde bebeklerin kan
uyuşmazlığından etkilenmesi önlenir
Serolojik Testler :
HBsAg anne adayının hepatit (sarılık) geçirip geçirmediğini saptamak için
yapılan testtir. Eğer anne adayında HBsAg (+) ise, doğum sırasında bebeğe geçme
riskini önlemek için doğumdan hemen sonra bebeğe hiperimmünglobulin ve aşı
yapılmalı, aşı doğumdan sonraki 2 ve 6. aylarda tekrarlanmalıdır. Halen Sağlık
Bakanlığı’nın önerisi ile tüm yenidoğanlara aşı yapılmaktadır. HBsAg (-) olan
gebelere, hastalığa karşı koruyucu olarak hepatit B aşısı yaptırmaları önerilir.
Rubella (Kızamıkçık): Gebenin kızamıkçık geçirip geçirmediğini saptamak amacı
ile Rb IgG bakılabilir. Eğer geçirmemiş yani Rb IgG(-) ise gebeliği boyunca
dikkatli olması gerekmektedir. En doğru olan gebelik öncesi Rb IgG bakılması ve
(-) ise anne adayına aşı yapılmasıdır.
Fetal Muayene – Bebeğinizin Muayenesi
Ultrasonografi, yüksek frekanslı ses dalgalarının gönderilmesi ve gönderilen
dokudan geri dönen ses dalgalarının bir ekrana yansıtılmasıyla görüntü elde
edilmesi esasına dayanan, röntgen ışınları içermeyen bir yöntemdir.
Ultrasonografinin anne karnındaki bebek üzerine olumsuz etkisini gösteren bir
veri yoktur ve gebelik döneminde güvenle uygulanabilmektedir. Buna karşın
gebelik dönemindeki ultrasonografi, tüm diğer tıbbi yöntemler gibi, ancak
gerekli olduğu hallerde, bu konuda uzman ve yeterince bilgili kişiler tarafından
ve uygun ekipmanlar kullanılarak yapılmalıdır.
Gebelik süresince yapılan ultrasonografi incelemeleri, gerek fetus (doğmamış
bebek), gerekse anne adayının durumu hakkında kesin olmayan, ancak hekimin
izlemesinde yardımcı olabilecek bulguların elde edilmesini sağlar. Usulüne uygun
yapıldığı takdirde bu tetkikin bildirilmiş bir yan etkisi yoktur.
Anne karnındaki bebeğin sayısının, pozisyonunun, sıvısının, yaşayıp
yaşamadığının, gebelik yaşı tayini, iç organlarının, dolaşımının, gelişiminin ve
plasentasının değerlendirilmesi, bir Down sendromu tarama testi olan ense
saydamlığının ölçülmesi ve burun kemiğinin araştırılması, ikiz gebeliklerde
plasenta sayısının ve kese sayısının belirlenmesi amacıyla kullanılır. Vaginal
yolla yapılan ultrasonografi, acı ya da rahatsızlık verici bir işlem değildir.
Annede enfeksiyon ya da düşük gibi riskler taşımaz. Kural olmamakla birlikte
daha çok, erken gebelik haftalarında, ilk 3 ay içinde gebelik tanısı, gebeliğin
iç mi dış mı olduğu, gebeliğin yaşı, embriyo sayısının tespiti, embriyonun
yaşayıp yaşamadığı ve bebeğin iç organlarının ve büyümesinin
değerlendirilmesiiçin kullanılır. İlerleyen gebelik haftalarında, erken doğum
eylemi tanısında ve taranmasında rahim ağzı boyunun ölçülmesi ve plasentanın
önde gelip gelmediğinin araştırılması için kullanılır. Ayrıca çok sık olmamakla
beraber gebeliğin son aylarında, başın doğum kanalına yerleştiği durumlarda
kullanılabilir.
Gebelik takipleri sadece ultrasonografi ile yapılmaz. İdeal olanı: gebeliğin ilk
anlaşıldığı günden sonraki haftada, ayrıca 12, 22, 32 ve 38. haftalar civarında
ve doğum öncesinde kurallarına uygun olarak ultrasonografi tetkiki yapılmasıdır.
Şartları elvermeyenler için bu sayı üçe veya daha az sayıya indirilebilir.
Bir Gebe Gebelik Boyunca Kaç Kez Muayene Olmalıdır?
- İlk ya da erken dönem muayenesi: Gebelik yaşının ve embriyo sayısının
belirlenmesi için, bebeğin yaşayıp yaşamadığını, iç ya da dış gebelik tanısını
koymak için
- 11-14. haftalar arasında: Ense deri saydamlığı, burun kemiği varlığı ve
bebekteki büyük anormalliklerin tespiti için
- 22-24. haftalar arasında: Bebekte anormallik varlığını, plasentanın yerini
araştırmak ve rahim ağzı boyunu ölçmek için
- 32. haftada: Bebeğin büyümesini değerlendirmek için
- 38.haftada doğum zamanı gelen annenin ve bebeğin durumunun değerlendirilmesi
olmak üzere, toplam 5 kez MUTLAKA hekimi tarafından görülmelidir. Bu haftalarda
yapılacak olan ultrasonografi muayenesi ve kan testleri bebeğin yapısal
anomalilerinin saptanması, anne adayında gelişebilecek gebelik zehirlenmesi ve
gebelikte ortaya çıkan şeker hastalığının erkenden tanınması, bebek gelişiminin
değerlendirilmesi için GEREKLİDİR.
Bu muayeneler dışında hekim gerekli görür ise veya gebede normal dışı bir
belirti olur ise ortaya çıkan yeni tabloya bağlı olarak ek muayeneler
yapılabilir.
Muayene edildiğiniz yerde bahsedilen muayene yöntemlerinin bulunmaması halinde,
bu muayene imkanlarının nereden sağlanabileceği konusunda ebe veya hekiminizden
bilgi alınız.
Ancak, bu muayenelerin sayısı ve sıklığı, hekim tıbbi nedenlerle gerekli gördüğü
takdirde arttırılabilir. Ultrasonografi, anne karnındaki bebeğin sağlığı ve
durumuyla ilgili bize çok değerli bilgiler vermekle birlikte, gelişmekte olan
fetusun tüm hastalıklarının tanısı ultrasonografi ile konamaz. Ultrasonografi
ile büyük fetal anormalliklerin pek çoğu tanınabiliyor olmakla birlikte, bebeğin
gelişimin değerlendirilmesi ve küçük fetal anormalliklerin tanısındaki değeri
daha az nettir. Ultrasonografi ile tanısı konamayacak pek çok genetik ve
gelişimsel bozukluklara bağlı hastalıklar vardır. Ayrıca fetus anne karnında
gelişmesini 9 ay boyunca sürdürdüğünden bazı hastalıklar gebeliğin ilerleyen
haftalarında ortaya çıkabilir. Bu hastalıkların daha önceden ultrasonografiyi
yapan hekim tarafından görülmemesi, her zaman hekimin bu hastalığın tanısını
atladığını göstermez. Yapılan ultrasonografinin bebekteki anormallikleri tespit
olasılığı, yapan kişinin tecrübesine ve ultrason ekipmanlarının teknik
özelliklerine göre %20 ile 80 arasında değişmektedir.
Gebeliğin üçüncü ayından itibaren yukarıdakilere ek olarak bazı hastalıklar için
taramalar yapılabilir ve kesin olmamakla birlikte, fetusta kromozom sayısı ile
ilgili bir sorun olma olasılığı ve bazı anormalliklerin mevcudiyeti saptanabilir.
Ultrasonografinin yapıldığı bu haftalarda var olmayan bir sorun daha sonraki
dönemlerde ortaya çıkabilir veya var olduğu halde fetusun küçüklüğü veya olgunun
özelliğinden dolayı görüntü kalitesinin tam olmaması nedenleri ile
görülmeyebilir.
Yaklaşık %2 gebede fetal anomaliye rastlanmaktadır. Gebeliğin 10-14 haftalarında
yapısal anomalilerin yaklaşık %40’ı, 22-24 haftalarında %80’i ultrasonografi ile
ortaya konulabilmekte ve tanınabilmektedir. Ancak bunlardan önemli ve gebelik
seyrini değiştirecek yapısal anomalilerin olanlarının çoğu tanınabilmektedir.
Bunların daha ileri araştırmaları, gelişmiş merkezlerde ve Perinatoloji
uzmanlarınca yapılır ve olası sorunların tanınabilir. Ancak yine de %100
oranında sonuç almak imkan dahilinde değildir. Ancak belirti ya da
ultrasonografi bulguları varlığında şüphelenilebilmekte ve tanı
konulabilmektedir.
Ayrıca, yapılan taramalarda zaman zaman (yaklaşık %10 oranında), aslında var
olmayan bir sorun, varmış gibi görülebilir ve endişe yaratabilir. Hatta bazen
gebelik sona yaklaştıkça fetusun organlarının büyümesi ile önceleri görülmeyen
anormallikler görünür hale gelebilir, ilk incelemede var olmayan yeni bir bulgu
ortaya çıkabilir veya bu bulgunun ortaya çıkışı doğumdan sonraki döneme kadar
sarkabilir.
Sonuç olarak gebelik sırasında yapılan ve normal olarak addedilen ultrasonografi
incelemesi, o sırada yapılan muayenede gözlenen bir sorun olmadığının ifadesidir.
Karışık ve şüpheli durumlarda hekimler birbirlerinden yardım isteyebilirler.
11-14. Hafta Gebelik Muayenesi
Bu gebelik haftaları arasında ultrasonografi ile bebeğin;
- Kafa çapı
- Baş-ard mesafesi ölçülerek gebelik yaşı saptanır.
- Mide,
- İdrar torbası,
- Kollar/ bacaklar,
- Eller/ayakların,
- Burun kemiğinin varlığı görülür.
- Omurganın,
- Karın duvarının yapısı incelenir.
- Ense kalınlığı ölçülür.
Ense kalınlığının artışı Down Sendromu’nun yanı sıra kalp anomalileri ve genetik
hastalıkların ilk belirtisi olabilir. Eğer çift ister ise; ense kalınlığı anne
kanında bakılan Beta-HCG ve PAPP-A hormonlarının düzeyleri ile birlikte
değerlendirilerek çiftin Down Sendrom’lu bebeğe sahip olma riski hesaplanır. Bu
tarama testi ile Down Sendrom’lu bebeklerin % 90’i saptanabilir.
Bu muayene sırasında; Rh(-) olan gebelerde uyuşmazlık riskini saptamak amacı ile
İndirekt Coombs Testi yapılır.
Gebe herhangi bir nedenle hekime müracaat etmekte gecikti ise; 15-20. gebelik
haftaları arasında 11-14. gebelik haftasında yapıldığı gibi ultrasonografi ve
kan testleri yapılır. Şayet 11-14 hafta muayenesi atlandı ise; Down Sendromu
taraması amacı ile üçlü biyokimyasal test yapılır. Bu amaçla 16-18. gebelik
haftasında anne kanında bakılan total HCG, serbest Östriol ve Alfafetoprotein
adlı hormon düzeyleri anne yaşı ve gebelik haftası ile birlikte
değerlendirilerek bebeğin Down Sendromlu olma riski saptanır. Bu test ile Down
Sendrom’lu bebeklerin %64’ü saptanabilir.
Tarama Testleri: Down Sendromlu bebek için test yaptıran gebeye özgü riski
belirler. Örneğin tarama testi sonucu 1/315 çıkmış ise, bu testi yaptıran gebe
ile aynı yaş kilo ve gebelik haftasındaki 315 gebeden 1’inin bebeğinin Down
Sendromlu olabilme ihtimalini gösterir. Başka bir deyişle 315 gebeden 314
tanesinin bebeği normal olacaktır. Bu testler sadece riski gösterirler, kesin
tanı için 1. trimesterde bebeğin eşinden örnek (CVS), 2. trimesterde ise bebeğin
etrafındaki sıvıdan (amniosentez) örnek alıp genetik çalışma yapılması gerekir.
CVS ve amniosentez ultrasonografi altında annenin karnından ince bir iğne
yardımı ile ve ağrısız olarak yapılır. Her iki işlem sonrası % 0.5-1 düşük riski
vardır. Bu işlemler, hekimin işlem konusunda yeterli bilgi vermesini takiben
gebe ve eşi tarafından istenir ise yapılır. Hiçbir hekim bu konuda yönlendirici
olmamalıdır. Karar gebe ve eşi tarafından verilir ve işlem öncesi aydınlatılmış
onam formu imzalanır.
22-24. Hafta Gebelik Muayenesi
Bu haftalarda yapılan ultrasonografi ile bebeğin ;
- Baş çapı, çevresi, karın çevresi, uyluk kemiği uzunluğu (femur uzunluğu)
ölçülerek gebelik gelişimi değerlendirilir.
- Kafa içi yapılar,
- Yüz, dudaklar,
- Omurga,
- Göbek kordonunun karın boşluğuna giriş yeri incelenir.
- Plasentanın yerleşim yeri saptanır.
- Kalp,
- Mide,
- Böbrekler,
- İdrar torbası,
- Kollar/bacaklar,
- Eller/ayakların varlığı görülür.
- Rahim damarlarının akımları incelenerek ilerleyen gebelik haftalarında
preeklampsi ve bebeğin gelişme geriliği öngörülebilir. Böylelikle bebekteki
belirgin yapı anormallikleri erken gebelik döneminde saptanabilir.
50g glukoz tarama testi ile gebelikte şeker hastalığı taraması yapılır. Bu test
için günün herhangi bir saatinde 50g glukoz içiminden 1 saat sonra kan şeker
düzeyi ölçülür. Kan şeker düzeyi 140mg/dl ve üzerinde ise 100g glukoz ile oral
tolerans testi yapılır tanı bu test sonuçlarına göre konur.
Kan sayımı yapılarak; kansızlık varlığı veya riski araştırılır. Rh(-) gebelerde
Indirekt Coombs Testi tekrarlanır.
32 ve 38. Hafta Gebelik Muayenesi
- Baş çevresi, karın çevresi ve uyluk kemiği ölçülerek gelişimi değerlendirilir.
- Plasentanın yerleşim yeri,
- Bebeğin etrafındaki sıvı miktarı
- Bebeğin rahim içindeki pozisyonu belirlenir.
Rh(-) gebelerde Indirekt Coombs Testi tekrarlanır. HBSAg(-) saptanan ve aşı
yaptırmamış olan gebelerde HBSAg testi tekrarlanır.
Bu muayenelerin yanı sıra her hekim ziyaretinde;
- Kan basıncı,
- Ağırlık ölçülür.
- Ödem ve varis varlığı araştırılır.
Eğer gebe belirtilen muayeneleri yaptırabileceği olanaklara sahip
değilse, ulaşabildiği sağlık kuruluşunda;
- Kan basıncı.
- Ağırlık ölçülür.
- Karın duvarının elle muayenesi ile rahmin büyümesi izlenerek, bebeğin
büyüklüğü ve amnion sıvısının miktarı hakkında bilgi edinmeye çalışılır. Rahim
üç aydan sonra karın duvarından elle hissedilebilir. Bebeğin rahim içindeki
duruşu başının, makat ve sırtının bulunduğu yer saptanır. Bu muayeneye Leopold
manevrası denir.
- Bebek kalp sesleri dinlenir.
- Ödem, varis varlığı kontrol edilir.
Gebelik boyunca yapılan tüm muayeneler, testler, uygulanan tedaviler sorumlu
sağlık mensupları (hekim/ebe-hemşire) tarafından gebede bulunan “Gebe İzlem
Formu” na eksiksiz olarak işlenmelidir.Bu form gebeler tarafından her
başvurdukları sağlık kuruluşuna götürülmeli ve gerekli bilgilerin kaydedilmesi
sağlanmalıdır.
Bir Gebe Nasıl Beslenmelidir?
Besin grupları Normalde Gebelikte Emziklilikte
1.Et, kurubaklagil, yumurta: Her çeşit et, tavuk, balık, kuru fasülye, nohut,
mercimek vb. 2 porsiyon;
2 yumurta 1 porsiyon,
1 et veya kuru baklagil yemeği veya etli sebze yemeği 1 porsiyondur. 1 porsiyon
daha fazla 1-2 porsiyon daha fazla
2.Süt ve süt ürünleri
(süt, yoğurt, peynir) 2 porsiyon;
1 su bardağı süt veya yoğurt 1 porsiyondur,
2 kibrit kutusu kadar peynir veya çökelek 1 porsiyondur 1 porsiyon daha fazla 1
porsiyon daha fazla
3.Tahıllar:(ekmek,pirinç, bulgur, makarna, şehriye, börek, tarhana vb.) Hiç veya
1 porsiyon
(3-6 dilim ekmek) 1 dilim ekmek daha fazla 1 dilim ekmek daha fazla veya 1
porsiyon pilav daha fazla
4.Taze sebze ve meyve 3-4 porsiyon;
en az bir porsiyon yeşil yapraklı sebzelerden, turunçgillerden veya domatesten
1-2 porsiyon daha fazla 2 porsiyon daha fazla
Sağlıklı bir gebelik ve sağlıklı bir bebek doğumu için dengeli beslenme şarttır.
Gebelikte günlük kalori ihtiyacına 350 Kcal/ gün ilave edilir.
Her gebe günde ; 80g protein,
1,5g Kalsiyum
30-60g Demir.
A, B1, B2 ve C vitamini almalıdır.
Örneğin :
2 su bardağı süt veya 1 kase yoğurt veya 2 kibrit kutusu büyüklüğünde beyaz
peynir.
1 porsiyon et veya balık veya karaciğer veya kuru fasulye, mercimek gibi kuru
baklagiller veya 1 yumurta.
Meyveler; 2-3 elma, portakal içeren bir diyet gerekli ek kalori, protein ve
demir ihtiyacını karşılar.
Gebelikte önemli olan fazla gıda almak değil, dengeli gıda almaktır. Üç öğün
arasında ek öğünler alınarak enerji ihtiyacının düzenli karşılanması sağlanır.
Tüm gebelik boyunca alınması gereken ideal kilo 10-12 kg ‘dır.
Salam, sosis, sucuk gibi katkı maddesi içeren besinler mümkün olduğu kadar
seyrek tüketilmelidir.
D vitamini besinlerde bulunmaz. Ancak güneş ışınlarının direk cilde yansıması
ile sağlanır. Bu nedenle güneşlenmeye özen gösterilmelidir.
Mutlaka iyotlu tuz kullanılmalıdır.
Kansızlığı önlemek için yemeklerle birlikte çay içilmemeli, kahve sayısı en
fazla iki fincan ile sınırlanmalıdır. Kola ve hazır meyve suları içilmemelidir.
Doktora danışılmadan ilaç kullanılmamalıdır.
Yeterli ve düzenli beslenen gebelerde ek vitamin ve kalsiyuma ihtiyaç yoktur.
Demir eksikliği anemi riski saptanır ise ( Hb <11g/dl ve MCV<80fl ) demir
ilaçları alınabilir.
Gebelerde Meme Bakımı Nasıl Yapılır?
Meme bakımı 7.ayda başlamalıdır.
- Meme uçları günde 2 kez temiz bir bez, pamuk veya tülbentle, ılık sabunlu
suyla yıkanıp, kurulanmalıdır.
- Meme başları içe çökükse, masaj yapılarak dışarı çıkarılmaları sağlanmalıdır.
- Meme başlarının yumuşaması ve çatlak oluşumunu önlemek için; yumuşatıcı
pomatlar sürülebilir.
- Anne adayına emzirme tekniği gösterilmelidir.
Gebelikte Diş Bakımı Nasıl Yapılmalıdır?
Gebelikte ; kalsiyum eksikliğine bağlı çürük oluşumu ve her gebeliğin bir dişin
kaybına neden olduğu düşüncesi yanlıştır.
Gebelikte ; tükürük birleşimindeki değişiklik, gebelik öncesinde var olan
çürüklerin ilerlemesini hızlandırır. Diş etleri kolay kanar. Diş eti kanamasına
rağmen, dişler düzenli fırçalanmalıdır.
Gebelikte ; her türlü diş tedavisi (diş apse tedavisi, diş çekimi ) yapılabilir.
Uzun sürecek tedaviler (kanal tedavisi gibi) 6. aydan sonraya bırakılır.
Gebe Banyo Yaparken Nelere Dikkat Etmelidir?
- gebelikte banyo duş şeklinde yapılmalıdır.
- Çok sıcak veya soğuk olmayan su tercih edilmelidir.
- Sık duş almaya özen gösterilmelidir.
- Vajenin içi asla yıkanmamalıdır.
- temiz olmak şartıyla gebelik boyunca suda yüzülebilir.
- Ancak dalmak tehlikelidir.
Gebelikte Cinsel İlişki Tehlikeli midir?
Cinsel ilişki ; gebeliğin ilk yarısında düşüğe, son yarısında ise erken doğuma
neden olabilir. İlişki sonrası kramp tarzında karın ağrısı, karında sertleşme,
vaginal kanama, düşük veya erken doğum belirtileridir. Bu tür belirtiler
görüldüğünde ilişki yasaklanır.
Ancak; vaginal mikrobik akıntısı bulunmayan ve ilişki sonrası hiçbir şikayeti
olmayan gebelerde haftada en fazla 3 kez ilişkiye izin verilir. Vaginal mikrobik
akıntısı olan gebelerde; ilişki ile mikroorganizmalar uterus içine doğru
taşınarak erken doğum eylemine neden olabilirler.
Gebe, Seyahate Çıkabilir mi?
Gebelik sırasında; düşük tehdidi, erken doğum bulguları yoksa; otomobil, tren,
otobüs, uçakla yapılacak seyahatler gebelik için tehlikeli değildir. Ancak uzun
süren yolculuklarda araç içinde (uçak ve tren seyahatlerinde) veya molalar (otobüs
seyahatlerinde) sırasında yürüyüş yapılarak bacaklarda dolaşımın düzenlenmesi
sağlanmalıdır.
Dış Genital Organların Temizliği Önemli midir?
Dış genital organları tuvalette önden arkaya doğru temizlemeye dikkat
edilmelidir. Her gün iç çamaşırı değiştirilmeli ve iç çamaşırı pamuklu olmalıdır.
Gebelikte Sigara İçilebilir mi?
Gebelikte fazla sigara içimi; düşük doğum tartılı bebek doğumuna, ölü doğuma,
plasentanın önde yerleşmesi ve erken ayrılmasına neden olur. Anne adayı gebeliği
süresince sigarayı bırakmalıdır.
Gebelikte Alkol Almak Doğru mudur?
Alınan alkol miktarına bağlı olarak, bebekte gelişme bozuklukları ortaya çıkar.
Gebelikte alkol alınmamalıdır.
Gebelikte Egzersizin Faydası Var mıdır?
Gebelikte; uterusun büyümesi ve vücut ağırlığının artmasına bağlı olarak vücudun
duruşu değişir. Vücut duruşundaki değişiklik bel, sırt ağrılarına neden olur:
- Gebelikte ortaya çıkan duruş bozukluklarının gidermek,
- Sırt ağrılarını azaltmak,
- Doğum sırasında gerekli soluma ve gevşemeyi öğretmek,
- Karın ve perine kaslarının elastikiyet ve kuvvetini arttırmak,
- Anne adayını ruhsal olarak doğuma hazırlamak,
- Anne adayının bilinçli olarak doğuma yardımını sağlamak ve doğumu
kolaylaştırmak amacıyla, gebelikte egzersiz yapılmalıdır.
Gebelikte Egzersizlere Ne Zaman Başlanmalıdır?
İlk üç aydan sonra egzersiz programına başlanmalı ve haftada bir kez düzenli
olarak doğuma kadar devam edilmelidir.
Egzersiz Programını Kim Düzenlemelidir?
Her kadın psikolojik ve fiziksel açıdan farklıdır. Bu nedenle her gebe bir
fizyoterapist tarafından değerlendirilmeli ve egzersiz programı planlanmalıdır.
Doğum Öncesi Yapılan Egzersizler Hangileridir?
1. Solunum Egzersizleri;
a) Derin karın solunumu
b) Derin göğüs solunumu
c) Gırtlak solunumu
2. Gevşeme egzersizleri
3. Sırt ve bel ağrılarını azaltmak amacı ile yapılan egzersizler.
Doğum Öncesi Yapılan Egzersizlerin Amacı Nedir?
Solunum egzersizleri doğumun ikinci döneminde ağrılar esnasında anne adayının
nefesini kontrollü kullanarak, etkili bir biçimde ıkınmasını sağlar.
Gevşeme egzersizleri; doğumun ağrısız döneminde, anne adayına nasıl
gevşeyeceğini öğreterek bebeğin doğumu için gerekli enerji birikimini sağlar ve
gücünü yararlı olarak kullanmasına yardımcı olur.
Anne Adayı İçin En Uygun Gevşeme Pozisyonları Hangileridir?
a)Sırt üstü : Baş altında ince bir yastık, dizler bükülü ve diz altında yastık
olmalı ayak doğal pozisyonda durmalıdır.
b) Yan : Baş altında yastık, gövde öne doğru, arkadaki kol düz yanda,bacaklar
hafif bükülü ve bacaklar arasında yastık olmalıdır.Öndeki kol bir yastık
üzerinde desteklenebilir
Gevşemeyi yapabilen kişi doğumun ilk devresinde uterusun açılmasına yardımcı
olacaktır
Sırt ve Bel Ağrılarını Azaltan Egzersizler Hangileridir?
1) Pelvik Tilt : Gebe sırt üstü dizler bükülü yatar. Baş altında ince bir yastık
vardır, elini yatağa doğru bastırıp 10’a kadar sayar ve gevşer. Bu egzersizi
otururken ve ayakta iken yapar.
2) Pelvik tilt ile birlikte anne adayı dizlerini karnına doğru çeker ve düzeltir.
Dizlerini düzeltirken nefes alır karnına çekerken verir.
3) Sırt üstü yatar dizler bükülü pozisyonda iken başını kaldırıp dizlerine doğru
bakar ve bırakır. Başını indirirken nefes alır, kaldırırken verir. Bu egzersiz
yine pelvik tilt ile beraber yapılmalıdır.
4) Anne adayı yine dizler bükülü sırt üstü yatarken tüm sırtını yatağa bastırır,
10’a kadar sayar ve gevşer.
5) Yine aynı pozisyonda kalçalarını sıkarak birbirine birleştirmeye çalışır,
10’a kadar sayar ve gevşer.
6) Sırt üstü yatarken bacaklarını çaprazlar bir evvelki egzersizi yineler.
7) Sırt üstü dizler bükülü, dizlerini yana açarak yere değdirir ve gevşer.
8) Sırt üstü dizler bükülü, bir sağ bir sol yana bacakları değdirme. Bu hareket
tek bacakla da yapılabilir ( bir sağ bacak bir sol bacak ).
9) Anne adayı eller ve dizler üzerinde sırt düz olarak harekete başlar. Sırtını
kamburlaştırıp başını aşağı bükerken nefes verir, sırtını düzeltip
çukurlaştırarak başını yukarı kaldırırken nefes alır.
10) Bebeğin büyümesi, ağırlığın artması ile bacaklarda ağrı ve dolaşım
bozuklukları oluşabilir. Bunu önlemek için anne adayı sırt üstü ayaklarını
yastıkla yükselterek yatar ve bilekten ayağı aşağı yukarı çeker ve ayak
bileğinden dairesel hareketler yapar.
11) Bağdaş kurarak oturur. Ellerle dizlerini yere doğru esnetir ve bırakır. Aynı
hareket ayak tabanları bitişik olarak tekrarlanır.
12) Ayaklar 20 cm. aralı iken bacakları kalçadan dışa çevirir, çömelir ve kalkar.
13) Ayna karşısına geçer ve vücut duruşunu düzeltir.
Anne Adayı Günlük Hareketlerde Nelere Dikkat Etmelidir?
1.Ev işleri yaparken, toz alırken, yerleri temizlerken dizleri üzerinde
durmalıdır.
2.Sırt üstü yatarken kalkıp oturmak için önce yan dönüp sonra kollardan kuvvet
alarak kalkmalıdır.
3.Sandalyeden, ağırlığını bacaklarına verip destek alarak kalkmalıdır.
Anne Adayının Yapmaması Gereken Hareketler Nelerdir?
1.Ani hareketler,
2.Ağır kaldırmak,
3. Gebeliğin son döneminde çömelerek oturmak veya iş yapmak.
Egzersizler Günde Kaç Defa Yapılmalıdır?
Egzersizlerin her biri düzenli olarak her gün 5-6 kez tekrarlanmalıdır.
Daha önceden egzersiz yapmakta olan gebeler ağır olmamak şartı ile aynı egzersiz
programına devam edebilir.
Gebelikte Aşı Yapılabilir mi?
Gebelikte, tetenoz aşısı yapılabilir. Eğer son 5 yıldır tetenoz aşısı
yapılmamışsa; anne adayı ile ilk karşılaşmada ilk doz, bundan en az 4 hafta
sonra 2. doz aşı yapılır, aşı doğumdan altı ay sonra tekrarlanır. Böylece anne
ve doğacak bebekler 10 yıl süre ile bağışıklık kazanır. Kızamık, kabakulak,
kızamıkçık aşıları gebelikte kesinlikle yapılmaz.
Gebenin Acilen Hekime Başvurmasını Gerektiren Durumlar Nelerdir?
1.Ani vaginal kanama
2.İnatçı kusmalar
3.Yüksek ateş
4.İdrar yaparken yanma, sızı.
5.Şiddetli karın, bel, kasık ağrısı
6.El ve yüzde şişme
7.Ani görme bozukluğu, göz önünde siyah noktaların uçuşması
8.İdrar miktarında azalma
9.Baş ağrısı
10.Vajenden ani, bol miktarda sıvı gelmesi (amniyon kesesinin açılması)
11.Bebek hareketlerinin azalması halinde (normalde >10 / gün)
12.Kilo alımının durması
13.Renkli, kokulu vaginal akıntı olması halinde gebe hiç vakit kaybetmeden
hekime başvurmalıdır.
Doğumun Başladığını Haber Veren Belirtiler Hangileridir?
1.Bel ve sırt ağrıları: Büyüyen uterusun ağırlığı nedeniyle vücudun ağırlık
merkezi öne doğru kayar. Bu durumda bel kavsi artar ve fazla yük altında kalan
bel ile sırtta künt ve devamlı ağrı hissedilir. Bunlar yalancı ağrılardır.
Gerçek ağrılar belirli aralıklar ile gelir, karın kasılması-sertleşmesi ile
birlikte ve sırt-bel bölgesinde kramplar şeklinde hissedilir.
2.Kanlı akıntı: Uterus girimini tıkayan salgı tıkacı; bu bölgenin çok az
açılması sonucu oradaki damarlardan bulaşan kanla birleşerek kanlı bir sıvı (Nişan)
şeklinde vajenden dışarı akar.
3.Su kesesinin açılması: Başka hiçbir belirti olmadan sadece su kesesinin
açılması doğumun başlayabileceğinin belirtisidir. Aniden bol miktarda suyun
vajenden dışarıya akması su kesesinin açıldığını gösterir.
Normal gebelik süresi son adet tarihinin ilk gününden itibaren 280 gün (10
gebelik ayı- 28 günlük lunar ay- veya 40 haftadır) 38-42. haftalar arasındaki
doğumlar normal süreyi gösterir.
Erken doğum: 22. ile 38. haftalar arasındaki doğumlara denir
Geç doğum: Beklenen doğum tarihinden sonraki günlerde gerçekleşen doğumlardır.
Gerçek Doğum Ağrılarının özellikleri Nelerdir?
Gerçek doğum ağrıları: 10 dakika içinde 2-3 kez gelen, 45-50 saniye süren,
karında sertlik oluşturan şiddetli ağrılardır. Düzenlidir, sadece bir noktada
hissedilmez; belde, kasıkta ve karında her noktada aynı şekilde hissedilir,
şiddetleri giderek artar.
Ağrısız Doğum Yapılabilir mi? Anne arzu ettiği taktirde hiç ağrı duymadan da
doğum yapabilir. Annenin ağrı hissetmemesi doğurması için bir engel teşkil etmez.
Ağrısız doğum amacıyla anneye verilen ilaç uterus kasılmalarını bozmaz. Yalnızca
her bir kasılma esnasında uterustan gelen ağrılı uyaranların beyne ulaşmasına
engel olur. Anne kasılmaları fark eder fakat ağrı hissetmediği için rahat ve
huzurludur.
Ağrısız Doğum Amacıyla Anneye Verilen İlaçların Bebeğe Zararı Dokunur
mu?
Bu ilaçlar özel bir bölgeye uygun dozda verildiğinde bebeğe zararı olmaz.
Tersine anne bağırıp çağırmaktan vazgeçtiği ve düzgün nefes alıp vermeye
başladığı için bebeğe giden oksijen miktarı da artar. Bebek doğduğunda daha
canlı ve hareketli olur.
Ağrısız Doğumda Kullanılan İlaçlar Nereye, Nasıl Zerk edilir?
Ağrısız doğum isteyen anneler yan yatırılarak sırtından bel hizasında omurların
arasındaki açıklık uyuşturulduktan sonra özel bir iğneyle girilir. Bu iğnenin
içinden incecik bir kateter (yumuşak, bükülebilir bir hortum ) geçirilir ve iğne
çıkartılıp atılır. Bu kateterden içeriye omurilikten çıkan ve rahime giden sinir
liflerinin bulunduğu bölgeye lokal anestetik (uyuşturucu) ilaç verilir. Belirli
aralıklarla kateterden ilaç verilirken anne ilacın derinlerde yayıldığını
hissedebilir. Kateter anne hareketlerini engellemez.
Ağrısız Doğum Yaptırılan Annelerin ‘Sakat Kalabileceği’ İddiası Doğru
mudur?
Ağrısız doğumda kullanılan kateterler omuriliği örten zarların dışına
yerleştirilir. Yani annenin belinden ‘su’ alınmaz. Tekniğine uygun olarak
yapıldığında ağrısız doğumun anneye hiçbir zararı yoktur. Aksine anne ağrı
hissetmediği için doğum sırasında hırpalanmaz , yorgun düşmez . Bebek doğarken
uterus kasılmalarıyla birlikte nefesini tutup ıkınarak bizzat kendiside doğuma
yardımcı olur. Doğumdan sonra da en kısa zamanda bebeğine bakacak hale gelir.
Doğum Ağrıları Başlayan Bir Gebeye Hastaneye İlk Başvurusunda Neler
Yapılır ?
1.Gebelik yaşı belirlenir.
2.Ağrıların başlangıç zamanı ve sıklığı , suların gelip gelmediği sorulur.
3.Doğum eyleminin başlayıp – başlamadığını anlamak için vajenden muayene ile
uterus giriminin açılıp , açılmadığına bakılır. Rahim ağzı 3cm ve daha açılmış
ise aktif doğum eylemi başlamış demektir.
4.Doğum eylemi başlamış ise; anne adayına geceliği veya hastanenin özel önlüğü
giydirilir.
5.Bağırsakları boşaltıcı lavman yapılır. Böylece bebeğin doğum kanalında kolayca
ilerlemesi ve doğum sırasında kaka ile bulaşmaması sağlanır.
6.Anne adayı, doğum eyleminin takip edileceği odaya alınır, gereğinde ilaç
yapılabilmesi ve anne adayının beslenmesi amacıyla kolundan serum takılır.
7.Doğum eylemi boyunca anne adayına ağızdan katı gıda verilmez.
8.Bebeğin kalp sesi düzenli aralıklarla dinlenir. Rahim kasılmalarının kaç
dakikada bir geldiği , ne kadar sürdüğü ve şiddetinin ne olduğu saptanıp, hekim
tarafından kaydedilir. 9.Bir saat ara ile hekim tarafından vajenden muayene
yapılarak uterus açıklığına, bebeğin başının doğum kanalındaki durumuna bakılır.
10.Uterus açıklığı 10 cm’ye ulaşmış, baş doğum kanalının son kısmına gelmiş ise,
anne adayı doğum masasına alınır.
11.Doğum masasına alınan anne adayının bacaklar ve üzeri steril örtülerle
örtülür. Labium majör, labium minör, anüs etrafı, mons pubise kadar antiseptik
solüsyonla silinir.
12.Uterus kasılmalarıyla birlikte anne adayına, gebelik egzersizleri sırasında
öğrendiği şekilde ıkınması söylenir.
13.Gerek görüldüğü durumda anne adayına epizyotomi açılır.
Epizyotomi Ne Demektir?
Doğum kanalının son kısmını oluşturan kas ve cildin uygun bir yerden
kesilmesidir.
Neden Epizyotomi Yapılır?
1.Önceden hiç doğum yapmamış olanlarda, doğum kanalının son kısımdaki kaslar
elastik değildir, gevşemez, esnemez ve kolayca yırtılırlar. Bu yırtıklar gözle
görülmese bile sonraki yıllarda idrar tutamama ve vajenin dışarı doğru
sarkmasına neden olur.
2.Doğum kanalının son kısmı epizyotomi ile genişleterek bebeğin başının doğum
kanalının son kısmında fazla bekleyip oksijensiz kalmasını önler.
3.İri bebeklerin doğumunda doğum kanalının son kısmı epizyotomi ile
genişletilerek doğum kolaylaştırılır, bebeğin sıkıntıya girmesi önlenir.
Bebeğin Doğumundan Sonra Anneye Neler Yapılmalıdır?
1.Bebeğin doğum kanalından tümüyle çıkmasından sonra göbek kordonu kesilir.
2.Bebeğin kan grubu, kan sayımı, kan şekerini belirlemek için göbek kordonundan
kan alınır.
3. Plasentanın çıkması beklenir.Bebeğin doğumu ile uterus kasılır, küçülür.
Plasentanın ayrılma süresi en fazla 30 dakikadır.
4.Doğum kanalından dışarı çıkan plasenta, uterus içinde parçasının kalıp
kalmadığını anlamak için düz bir zemine konarak kontrol edilir.
5.Anneye uterusun kasılmasını kolaylaştırıcı, kanamayı azaltıcı iğne yapılır.
6.Vajen duvarları, uterusun vajen içindeki kısmı doğum sırasında yırtık olup
olmadığını anlamak için kontrol edilir, varsa yırtıklar dikilir.
7.Varsa epizyotomi dikilir.
8.Uterusun kasılması, karın duvarından kontrol edilir.
9.Anne yatağına alınır.
Doğumdan Sonra Bebeğe Neler Yapılır ?
1.Bebeğin başı doğum kanalından çıkar çıkmaz ağzının içi bir gazlı bezle
silinerek bebeğin ağzının içindeki sıvının akciğerlerine gitmesi önlenir.
2.Göbek kordonu kesildikten sonra ; bebeğin ağzı, burnu tekrar gazlı bez ve
aspiratör adı verilen aletle temizlenir.
3.Bebeğin kalp ve solunum sesleri dinlenir.
4.Sıcak kuru bir bezle tüm vücudu silinerek temizlenir.
5.Göbeği bağlanır.
6.K vitamini yapılır.
7.Gözlerine antibiyotikli damla damlatılarak doğum kanalından geçerken almış
olabileceği mikropların üremesi önlenir.
8.Kilosu ve boyu ölçülür.
9.Bileğine, üzerinde soyadı yazılı bileklik takılır ve giydirilir
Anne Bebeği Ne Zaman Emzirmelidir ?
Eğer annenin sağlık durumu uygun ise, doğumdan hemen sonra bebek anneye
verilerek emzirmesi sağlanmalıdır.
Sezaryen Nedir ?
Sezaryen vaginal yoldan doğması mümkün olmayan bebeklerin, karın duvarı ve
uterus açılarak doğurtulmasını sağlayan bir ameliyattır.
Sezaryen Ameliyatlarında Ne Tip Anestezi Verilir ?
Sezaryen ameliyatlarında anestezi verilmesi şarttır. Verilen anestezi genel
anestezi olabileceği gibi, anne adayının sadece belden aşağısını uyuşturan
spinal veya epidural anestezi de olabilir. Spinal veya epidural anestezi verilen
anne adayları; ameliyat süresince ağrı duymamakta, fakat bebeği uterustan çıkar
çıkmaz görebilmekte, ağlamasını işitebilmektedirler. Ayrıca; ameliyat sonrasında
bebekleriyle daha kısa sürede ilgilenebilmektedirler. Genel anestezi almayan
bebekler daha aktif olmaktadırlar.
Ne Zaman Sezaryen Ameliyatı Yapılır ?
1.Bebeğin başı ile doğum kanalı arasında uyuşmazlık varsa; baş doğum kanalından
geçemeyecek kadar büyük veya doğum kanalı normalden dar ise vaginal doğum mümkün
değildir.
2.Daha önceden uterus üzerinde iz bırakan sezaryen , rahimden ur alma
ameliyatları geçirmişse, vaginal doğum sırasında eski ameliyat yerinden uterus
yırtılabilir.
3.Su kesesinin açılmasından sonra göbek kordonu vajenden dışarı sarkabilir.
Dışarıya çıkan göbek kordonundaki anne ile bebek arasında oksijen alışverişini
sağlayan damarlar büzülerek bebeğin kısa sürede ölümüne neden olur. Bebeği
kurtarmak için acilen sezaryen ameliyatı gereklidir.
4.Normalde baş ile gelen bebeğin, herhangi bir nedenle kol, omuz veya yüzü ile
gelmesi halinde vaginal doğum imkansızdır.
5. Plasentanın; doğum kanalını kapatacak şekilde uterusun alt kısmına yerleşmesi
yani önde gelmesi halinde mutlaka sezaryan gerekir. Plasentanın yerleşme yeri
ultrasanografi ile belirlenir.
6.Plasentanın bebeğin doğumundan önce yerinden ayrılması halinde bebek, kan
kaybından ölür, vakit kaybetmeden sezaryen yapılır, bebek kurtarılmaya çalışılır.
7.Bebeğin; doğum ağrıları sırasında sıkıntıya girmesi kalp atışlarının bozulması
halinde sezaryen ameliyatı yapılır..
Loğusalık Nedir?
Doğum eylemi sırasında, plasentanın doğum kanalından dışarıya çıkmasıyla
başlayıp, üreme organlarının gebelikten önceki normal haline dönmesine dek geçen
6 haftalık süredir.
Loğusalık Döneminde Ne Gibi Değişikler Olur?
Loğusalıkta 3 önemli değişiklik görülür.
1.Vajen yolu ile Loşi adı verilen akıntı olur. Doğumdan sonra; plasentanın
ayrıldığı yerden dökülen doku parçaları, kan ve serumdan oluşan loşinin akışı
10-15 gün devam eder. Loşi ilk üç gün kırmızı, 4-5 gün sonra sarı-pembe, 7-8 gün
sonra beyaz renklidir.
Mikropların üremesine uygun ortam sağladığı için, bu dönemde temizliğe dikkat
edilmelidir. İç çamaşırı ve kullanılan petler sık değiştirilerek tuvalet
ihtiyacını takiben önden arkaya doğru antiseptik bir solüsyonla temizlik
yapılmalıdır.
2.Uterus giderek küçülür, doğumdan 10 gün sonra artık karın duvarında
hissedilmez. Uterus giriminin açıklığı doğumdan 2 ay sonra normale döner.
3.Süt salgılanması: Memelerden hormonların etkisiyle süt salgılanır. İlk üç gün
süt miktarı azdır. Bebek emdikçe süt artar.
Emzirmeden önce ; meme uçları ılık kaynatılmış suya batırılmış temiz bir gazlı
bezle silinir, kurulanır ve emzirmeye başlanır. Her meme 20 dakikadan fazla
emzirilmemelidir. Emzirme bittikten sonra meme uçları ılık suyla temizlenip
yumuşatıcı bir pomat sürülür.
Yirmidört saat süreyle uygun bir sütyen takılmalıdır. Emzirme sonunda memeler
tamamen boşalmamışsa bir pompa yardımıyla veya sağılarak boşaltılmalıdır.
Doğum Sonrası Egzersiz Yapılmalı mıdır ?
Doğum sonrasında, gebelikte değişen vücut duruşunu , düzeltmek amacıyla egzersiz
yapılmalıdır.
Egzersizlere Ne Zaman Başlanmalıdır ?
Doğum sonrası egzersizlere normal doğum ve sezaryenden 24 saat sonra
başlanmalıdır. Egzersizler, günde 2 kez yapılmal , her harekete iki tekrarla
başlanıp, on tekrara kadar çıkmalıdır.
Ne Tür Egzersizler Yapılmalıdır ?
Birinci Gün ;
- Günde iki kez en az yarım saat süreli yüzükoyun yatma
- Solunum egzersizleri
- Ayak bileği hareketleri , ayak parmaklarıyla yuvarlak çizme
- Sırt üstü ve uzun otururken bacaklar düz dizi yatağa bastırarak 10‘a kadar
sayıp gevşeme egzersizi
- Bacaklar çapraz sırt üstü yatarken kalçaları birbirine birleştirerek ona kadar
sayma ve gevşeme egzersizi yapılmalıdır.
İkinci Gün;
Aynı egzersizlere devam edilmelidir.
- Sırt üstü yatarken diz düz, bir bacağı yukarı kaldırma
- Sırt üstü dizler bükülü yatarken belini yatağa bastırıp , ona kadar sayıp
gevşeme
- Sırt üstü dizler bükülü yatarken sadece başı kaldırarak, dizlere bakarken ona
kadar sayıp gevşeme ,
- Her iki kolu önden yukarı kaldırıp indirme ve yandan yukarı kaldırıp indirme
egzersizleri yapılmalıdır.
Üçüncü Gün ;
Bir evvelki egzersizlere devam edilmelidir.
- Kedi – Deve egzersizi ( Anne eller ve dizler üzerinde sırt düz olarak harekete
başlar. Sırtını kamburlaştırıp başını karnına doğru büker nefes verir sırtını
düzeltip bunu takiben sırtını iyice çukurlaştırırken başını yukarı kaldırır
nefes alır.)
- Sırt üstü dizler bükülü yatarken , kalçasını yukarı kaldırıp bir sağa, bir
sola çevirme egzersizleri yapılmalıdır
Dört ve Beşinci Günlerde ;
- Aynı egzersizlere devam edilmelidir
Altı ve Yedinci Günlerde ;
- Sırt üstü , dizler bükülü yatarken, ellerini dizlerine uzatarak başını ve
omuzlarını kaldırma,
- Sırt üstü dizler bükülü yatarken, ellerini uzatarak bir sağ bir sol dizine
doğru diyagonal olarak baş ve omuzları kaldırma egzersizleri yapılmalıdır.
Diğer günlerde bu egzersizlere sayıları arttırarak devam edilmelidir.
On dördüncü günden sonra bir fizyoterapist annenin vücut duruşunu
değerlendirerek uygun egzersiz programını seçip öğretmelidir.
Loğusalıkta Ortaya Çıkabilen Şikayetler Nelerdir?
1- Meme başı çatlakları ve iltihapları
Çatlak oluşan meme emzirilmemeli, pompa aracılığı ile boşaltılmalıdır. Çatlağı
giderebilmek için pomatlar kullanılmalıdır.
Meme de sertlik, şişlik, hassasiyet ve kızarıklık oluşması, iltihabı gösterir.
Mutlaka bir hekime başvurarak, uygun antibiyotik tedavisine başlanmalıdır.
Tedavi sağlanıncaya kadar emzirilmez. Memeler, sıcak su ile ıslatılan tülbent
uygulanmasını takiben boşaltılır.
2- Uterus içi enfeksiyonlar
Pis kokulu loşi, üşüme, titreme ile yükselen ateş karın ağrısı ile ortaya çıkar.
Hemen hekime başvurulmalı, 10 gün süre ile uygun antibiyotik tedavisi
yapılmalıdır.
3- İdrara yolu enfeksiyonları
Doğum sırasında idrar yollarının zedelenmesi sonucu gelişir. Sık idrara çıkma,
idrar yaparken yanma, sızı, ateş yükselmesi, üşüme, titreme, idrar yolu
enfeksiyonunun belirtileridir. Mutlaka tedavisi gerekir.
4- Toplar damarların pıhtı ile tıkanması
Bacaklardaki toplar damarlarda oluşan pıhtılar, damarı tıkayabilir,
iltihaplanabilir. Pıhtı yerinden kopup, akciğerlere giderek, oradaki damarların
tıkanmasına neden olabilir. Bu durum annenin ölümü ile sonuçlanabilir.
Annenin; kansızlığı, önceden varislerin varlığı, doğumdan sonra uzun süre
yatakta yatması, pıhtı oluşumunu kolaylaştırır. Bacaklarda damar boyunca
kızarıklık, şişlik, hassasiyet varsa bacak yastıklarla yükseltilerek anneye
yatak istirahatı verilir. Bacak üzerine sıcak uygulanır. Ağrı ve şişler
geçtikten sonra, bacağa uygun bir bandaj yapılarak, annenin ayağa kalkmasına
izin verilir.
5- Ruhsal Bozukluklar
Doğumdan sonraki 3. günde annede geçici depresyon ortaya çıkabilir. Geçici
depresyon sırasında anne sık sık ağlar, ancak ağlama nedenini açıklayamaz.
Nedeni doğum sonrasındaki hormonal değişikliktir.Bu durum bir iki gün içerisinde
kendiliğinden kaybolur. Bu dönemde çevresi anneye destek olmalı, güven
vermelidir. Gebelik sırasında verilecek eğitim ile anne adayının doğum sonrası
ortaya çıkabilecek ruhsal problemleri önlenebilir.
Loğusaya Hastaneden Çıkarken Neler Önerilir?
-En az 1 ay her gün 1-2 saat dinlenmeli, ev işlerinin tümünü birden yapmamalıdır.
-Eve gider gitmez duş yapabilir, oturarak banyo yapması mikrop alması açısından
sakıncalıdır.
-Epizyotomisi varsa, hekimin vereceği antiseptik solusyonla tuvalette önden
arkaya doğru temizlik yapılmalıdır.
-Epizyotomi varsa ; çömelmek, ıkınmak sakıncalıdır. 4-5 gün epizyotomi üzerine
oturmamalıdır.
-Meme bakımını, emzirme süresince titizlikle yapmalıdır.
Doğumdan Sonra Cinsel İlişkiye Ne Zaman İzin Verilir?
Doğumdan 6 hafta sonra tüm genital organlar gebelik öncesi normal durumlarına
dönerler. Bu nedenle cinsel ilişkiye, doğumdan 6 hafta sonra, hekim kontrolünü
takiben izin verilir.
Hangi Koruma Yöntemleri Kullanılabilir ?
İki gebelik arasındaki ideal süre 2 yıldır. Bu nedenle doğumdan hemen sonra bir
korunma yöntemi seçip, uygulanmalıdır.
1. Bebeği emzirmeyi düşünen anne eğer, hap ile korunmak istiyorsa, doğumdan bir
hafta sonra sütü kesmeyen ve bebeğe zarar vermeyen mini hapları kullanmaya
başlayabilir. Her gün aynı saatte bir tane alır (ancak, bu haplar, halen
ülkemizde bulunmamaktadır).
2. Herhangi bir nedenle anne bebeğini emzirmiyorsa, normal korunma haplarına
doğumdan 15 gün sonra başlayabilir. Bu hapları da her gün aynı saatte almak
gerekir.
3. Rahim içi araçlarla korunmak isteyenler, normal doğumdan 6 hafta sonra,
sezaryenden 2 ay sonra hekim kontrolünü takiben rahim içi araçlar
taktırabilirler. Adet görmek şart değildir.
4. Bir daha gebelik istemeyen kadın doğumdan 48 saat sonra veya 6 hafta sonra
tüplerini bağlatabilir. Tüpler; ufak bir cerrahi girişimle bağlanır. Tüplerin
bağlanması; sadece ovum ile spermiumun karşılaşmasını önler. Eşlerin cinsel
yaşamını etkilemez. Adet düzenini bozmaz. Erken menopoza neden olmaz. En etkili
korunma yöntemidir.
5. Emziren kadınlar için 3 aylık enjeksiyon yöntemi, gebelikten korunmada doktor
kontrolünde kullanılabilir. Doğumdan 6 hafta sonra adetli olsun yada olmasın
yaptırabilirler.
6. Doğumdan 6 hafta sonra deri altı implantı uygulanabilir.
7. Vazektomi: Erkekte tohum kanallarının bağlanarak erkeğin üreme sıvısında
tohum olmamasını sağlayan bir işlemdir. Artık hiç çocuk sahibi olmak
istemeyenlere uygun bir yöntemdir.
8.Diğer yöntemler; vajene konan fitiller, kılıf, dışarı boşalma vs. etkili
korunma yöntemleri değildir. Bu yöntemlerle korunanların gebe kalma şansı çok
yüksektir.
Emziren Kadın Gebe Kalabilir mi?
Eğer düzenli emzirmiyorsa gebe kalabilir. Düzenli emziren ve adet görmeyen
kadında, 6 aydan sonra gebe kalma şansı çok yüksektir. Bu nedenle doğumdan hemen
sonra bir korunma yöntemi seçip, uygulanmalıdır.
Bebek Beslenmesi ve Bakımı
Anne sütü:
Doğum sonrası ilk 6 ay yalnızca anne sütü verilmelidir. Anne sütü verirken suya
bile gerek yoktur. Kesinlikle şekerli su ve pirinç unu da verilmemelidir. Anne
sütü mükemmel bir besindir ve bebeğin büyüme- gelişmesi için tek başına
yeterlidir. Verilen her ek gıda (su bile olsa) bebeğe tokluk hissi verecek ve
emmeyi azaltmasına neden olacaktır. Ayrıca hastalanma riskini artıracaktır. Anne
sütü içeriğindeki anti-mikrobiyal maddeler ve immünoglobulinlerle bebeği ilk
aylarda enfeksiyonlara karşı korur. Dört aydan önce çocuğun ek gıdaları çiğnemek
için dişleri henüz yoktur ve sindirime yardımcı olacak tükürük salgısı ve
enzimleri de görece yetersizdir. Ek gıdaların erken alınması sindirim
bozukluğuna neden olabilir.
Çocuğun tartı alımı yeterli ise ek gıdalara 6 aylıkta başlanır. Mümkünse çocuğa
en az 12 ay hiç inek sütü verilmemelidir. İnek sütü bir insan yavrusunun
ihtiyacından fazla protein ve mineral içerir. Bu da bebeğin böbreklerinde yük
oluşturur. Formül sütler, bileşimleri anne sütününkine benzeyecek şekilde
değiştirilmiş sütlerdir ve inek sütü ile olan yüklenmeye neden olmazlar. Ancak
inek sütünün çocuklarda nadiren görülebilen ciddi alerjik reaksiyonları formül
sütlerle de görülebilir.
D vitamini ve flor: anne sütü diğer vitaminlerden zengin olmasına rağmen bebeğin
günlük ihtiyacını karşılayacak kadar D vitamini içermediğinden, bebeğe ilk aydan
sonra D vitamini başlanır ve 2 yaşına kadar devam edilmelidir. Altı aylıktan
sonra diş çürümesini engellemek amacıyla diş macunu kullanana kadar bebeğe flor
verilebilir.
Anne ve baba açısından anne sütünün önemi:
Ucuzdur, kullanımı kolaydır. Anne-bebek bağının kurulmasına yardımcı olur. Bebek
emdikçe annede oksitosin hormonu salgılanır (oksitosin refleksi). Bu hormon aynı
zamanda rahimin kasılmasına ve küçülmesine neden olur. Bu şekilde emzirme, doğum
sonu kanamayı azaltır ve anne rahminin eski halini almasını kolaylaştırır. Meme
kistlerini ve yumurtalık kanserinin bazı türlerini önler.Anne daha çabuk eski
formuna döner. Anneyi kansızlıktan korur. Emzirdikten sonra mutluluk hormonu
salgılandığından annenin kendisini daha iyi hissetmesini sağlar.
Emzirme tekniği:
Anne gevşek ve rahat olmalı, oturmalı, mümkünse sırtını bir yere yaslamalı,
ayaklarının altına ve bebekle dizi arasına bir destek koymalıdır.bebeğin vücudu
anneye yakın ve paralel, vücudu memeye dönük ve başı ile aynı düzlemde, çenesi
memeye gömülü olmalıdır. Memenin kahverengi kısmının çoğu bebeğin ağzına
yerleştirilir. Alt dudak dışa doğru kıvrılırken yanaklar şişer.Bebek anne
kucağında yarı oturur pozisyonda ve başı dik olmalıdır.
Emzirirken göğüste tıkanma, süt birikmesi, meme ucu yaraları, mantar enfeksiyonu
gibi sorunlar ortaya çıkabilir.
Bunun için dikkat edilmesi gerekenler:
Doğumdan sonra 30 dakika içinde emzirmeye başlamak, bebeğin memeye iyi
yerleşmesini sağlamak, sık sık emzirmek, eğer bebek ememiyorsa, ilk başta sütün
sağılması, daha sonra bebeğin emzirilmesi gerekir. Sıcak kompres, memeye hafifçe
masaj, meme ve meme başı derisini uyarma süt akmasını ve salgılanmasını
artıracaktır. Anne dar giysiler giymemeli, emzirirken makaslama yapmamalı ve
yüzüstü yatmamalıdır. Meme temizliğinde sabun ve karbonatlı su kullanılmamalıdır.
Her gün duş alması önerilir.
Temiz koşullarda sağılmış süt oda sıcaklığında 6-8 saat, buzdolabında 24 saat,
derin dondurucuda 6 ay özelliğini yitirmeden saklanabilir. Bu süt daha sonra
sıcak su içine oturtularak ılıtılıp bebeğe verilebilir. Kesinlikle biberon ve
emzik kullanılmamalıdır.
Bebeğin Bakımı
Bebeğe her temastan önce eller yıkanmalıdır. Bebeğin göbeği düşene kadar alkolle
günde iki kez pansuman yapılmalıdır.
Göbek düşene kadar bebeğe banyo yaptırılmamalıdır. Bebeğin çamaşırları pamuklu
olmalıdır. Yeni alınan giysileri yıkanmadan giydirilmemelidir ve sabun tozu ile
yıkanmalı, çok iyi durulanmalıdır.
Pişik oluşmaması için bebeğin altı ıslak tutulmamalı, hiçbir zaman pudra
kullanılmamalı, bezlendiği sürece yağlı krem kullanılmalıdır.
Bebek kesinlikle kundaklanmamalıdır.
Özellikle kız bebeklerin altı önden arkaya doğru temizlenmelidir.
Beslenme sonrası bebek sırt üstü değil, sağ yana yatırılmalıdır ve sürekli
pozisyonu değiştirilmelidir.
Bebek, doğumdan sonra ilk altı ay; ayda bir kez, daha sonra üç ayda bir kontrole
götürülmelidir.
Sağlıklı bir bebek, beşinci ayında doğum kilosunun iki katı, bir yaşında üç katı
olmalıdır.
Bebek günde beş kez idrar, bir kez kaka ise doyuyor demektir. Anne sütü alan
bebeğin günde 5-6 kez kaka yapıyor olması normal sayılır.
Bebeğin yıkandığı odanın sıcaklığı 26-28C , suyun sıcaklığı 34-36C olmalıdır.
Bebeğin önce gövdesi sonra başı yıkanmalıdır.
AŞILAR
Temel aşılama programında yer alan Sağlık Bakanlığının sağladığı ücretsiz aşılar
mutlaka yaptırılmalıdır. Bu programda henüz yeri olmayan yeni çıkan aşılar ise
doktorların/ sağlık kuruluşlarının önerdiği şekilde yaptırılabilir.
* Eğer aşı sıkarı yoksa PPD sonucuna göre, varsa kontrole gerek duyulmaksızın
yapılabilir.
Diğer aşılar:
Hib (H. influenza): 2., 3. ve 4. aylarda birer doz
MMR (kızamık, kızamıkçık, kabakulak): 12.-14. aylar arasında bir doz, 4-6 yaş
arası rapel(aşının tekrarı).
HAV (hepatit A): 24. ayda bir doz, 6 ay sonra rapel
Varisella (Su çiçeği): 12.-18. aylar arasında bir doz, 12-14 yaş arası rapel
Mutlu ve sağlıklı bir gebelik dileriz.