JİNEKOLOJİK MUAYENE
Jinekolojik muayeneden korkmayın
Jinekoloji, cinsel sağlığı ve üreme sağlığını korumaya yönelik kadınlara özel
tıbbi bir bakımdır. Bu bakım, hastalıklardan korur, kanserlerin erken tanısını,
üreme organlarını etkileyen enfeksiyonların erken tanı ve tedavisini ve daha
sonra görülebilecek kısırlık gibi komplikasyonların önlenmesini sağlar.
Jinekoloğa başvurulduğunda yapılacak işlemler nelerdir?
Bir çok genç kız için ilk jinekolojik muayene oldukça tedirgin edici gözükse de
önemi düşünüldüğünde bu randevunun kesinlikle ertelenmemesi gerekir. Bir genç
kızın bu randevuda nelerle karşılaşacağını bilmesi endişelerini yenmesinde
yardımcı olur. Öncelikle kişisel, ailesel, cinsel ve tıbbi öyküler alınır.
Jinekolojik muayene yapılır ve laboratuvar testleri istenir. Muayenenin adet
kanamasının olmadığı bir dönemde yapılması gerekir. Adet kanaması hem
laboratuvar testlerinin sonuçlarını hem de muayeneyi etkiler. Muayene
öncesindeki birkaç gün vajinal duş ve krem kullanımından kaçınmak gerekir.
Jinekologla ilk randevudan önce sorulmak istenen soruların belirlenerek not
alınması randevunun daha verimli geçmesini sağlar. Jinekoloğa verilen bilgilerin
ve aktarılan şikayetlerin eksiksiz olması gerekir. Jinekoloğa verilen tüm özel
bilgiler gizli kalır. Yanlış ya da eksik bilgi verilmesi tedaviyi ve sorunların
belirlenmesini olumsuz etkiler.
Jinekolojik muayenede doktora verilmesi gereken bilgiler nelerdir?
Tıbbi öyküde neler aktarılmalı?
Son adet tarihi
Adet döngülerinin uzunluğu
Adet kanamasının ne kadar sürdüğü
Ara kanamaların olup olmadığı
Genital ağrı, kaşıntı ve akıntı varlığı
Başka bir tıbbi problemin olup olmadığı
Aile fertlerinde görülen hastalıklara ait bilgiler
Önceden geçirilmiş hastalıklar, cerrahi işlemler ve kullanan ilaçlara ait
bilgiler
Sigara, alkol ve beslenme alışkanlıkları hakkında bilgi
Birçok genç kız ilk jinekolojik muayene öncesinde son derece tedirgin olur. Oysa
jinekolojik muayene ağrıya yol açmayan kolay ve beş dakikadan fazla sürmeyen bir
işlemdir. İlk muayene öncesinde kişinin kendini rahatsız hissetmesi son derece
doğaldır ve muayenede neler yapılacağı konusunda önceden bilgi sahibi olmak
endişeleri azaltır.
Muayene nasıl yapılır?
Jinekolojik muayene ile genital organların durumu ve jinekolojik problemler
değerlendirilir. Jinekolojik muayene için iç çamaşırının çıkarılıp, jinekolojik
muayene masasına yatılması istenir. Bu sırada karın ve bacakların örtülebileceği
bir örtü verilir ve muayene başlamadan önce masanın uç kısmına kayarak ayakların
muayene masasının iki yanında bulunan özel ataçmanlara geçirilmesi istenir.
Doktorun muayene yapabilmesi için bacakları ayırarak yatmak gerekir. Bu
pozisyonda kişinin kendini rahat bırakması muayene işlemini çok kolaylaştırır.
Doktor eldiven giyerek dış genital organları muayene eder. Kızarıklık, tahriş,
kist ve siğil olup olmadığını kontrol eder. Çok kısa süren bu işlem herhangi bir
acı vermez. Karından yapılacak ultrasonografi ile üreme organları
değerlendirilir. Jinekolojik muayene sonrasında doktor idrar tahlili ve kan
sayımı gibi birkaç tahlil isteyebilir.
Jinekolojik açıdan ilk muayene için "18 yaş"tan bahsedilse de yaşa bakılmadan
mutlaka jinekolojik kontrolden geçilmesini gerektiren durumlar vardır;
Karnın alt bölgesinde ağrı
Adet düzensizlikleri, adet kanamasının olmaması veya aksaması
Anormal kanamalar
Dış genital organlarda ağrı, şişlik, kaşıntı, kitle ve yaralar bulunması
Vajinal akıntı, kaşıntı ve ağrı olması
On beş, on altı yaşına gelinmesine rağmen adet kanamasının olmaması
Cinsel temas yoluyla geçen hastalıklara maruz kalınması
Yılda kaç kez yapılmalıdır?
Jinekolojik muayene esnasında ilk olarak vajinanın dış kısmında herhangi bir
iritasyon (kızarıklık, tahriş) veya hastalık olup, olmadığı inceleniyor.
Ardından pap test (sürüntü testi) yapılıyor. Alınan hücrenin anormal olup,
olmadığı araştırılıyor. Çok hızlı yapılan bir işlem ve can acımıyor. Eğer
canınız acırsa, bunu doktora söyleyin! Cinsel yaşamı başlamış kişiler için pap
testi yaptırmak önemli. Çünkü cinsel ilişki ile bulaşan hastalıklar çeşitli
kanserlere neden olabiliyorlar ve bu yolla teşhis koyulabiliyor. Bu testten
sonra doktor yumurtalık ve rahimi kontrol edip, sağlıklı olup, olmadıklarına
bakıyor.
Doktorların çoğunluğu jinekolojik muayeneyi yılda bir kez tavsiye ediyorlar.
Amerikan Kanser Enstitüsü, ilk üç jinekolojik muayane de pap test yapılmasını,
eğer sonuçlar normalse, hangi sıklıkla uygulanacağını doktorla konuşmaları
gerektiğini öneriyor. Bu tür muayeneler devlet, üniversite ve özel hastanelerde
yapılabiliyor. Özel sağlık sigortaları da ücretini ödüyor.
Genç kızların düzenli sağlık kontrollerinde ikinci sırada, tansiyon takibi var.
Son derece çabuk yapılan, kolay bir işlem. Her gittiğinizde doktor tansiyonunuzu
kontrol etmeli. Özellikle ailenizde tansiyon hastası varsa veya çok şişmansanız
tansiyon ölçümlerini ihmal etmemelisiniz. Her iki yılda bir öneriliyor. Üçüncü
aşamada, cilt doktoru bulunuyor. Özellikle cildinizde anormal bir durum, renk
değişmesi, benlerde büyüme varsa, hemen deri hastalıkları uzmanına
başvurmalısınız. 20-40 yaşları arasındaki kadınların üç yılda bir, sorunları
olmasa da cilt doktoruna gitmeleri gerekiyor.
Meme muayenesi yapılmalı mıdır?
Eğer 20 yaşına girdiyseniz, her üç yılda bir meme kanseri için tetkikler
yaptırmalısınız. Memelerinizde herhangi bir şişkinlik, kitle hissettiyseniz ve
bu kitle, adet kanamanızın bitiminde kaybolmadıysa, hemen doktora gitmelisiniz.
20 yaşından itibaren üç yılda bir meme kontrolünden geçmek gerekiyor. Özellikle
ailenizde meme kanseri vakası olduysa, doktorunuza ne zaman mammografi
çektirmeniz gerektiğini sormalısınız. Düzenli gittiğiniz doktor buna karar
vermeli. AIDS başta olmak üzere Hepatit B, herpes gibi bulaşıcı hastalıkların
olup, olmadığı araştırılmalı. Bu konuda uyanık olmak gerekiyor. Testlerin sonucu
negatif çıksa bile sık aralıklarla yenilenmesi şart. Çünkü mikrop alındıktan
uzun süre sonra hastalıklar kendini belli edebiliyor. Düzenli sağlık
kontrollerinin sonuncusu, diş hekimi ziyareti. Hem temizlenmesi hem de kontrol
için diş hekimi sık sık ziyaret etmek gerekiyor.
KADIN ÜREME ORGANLARI
KADIN GENİTAL SİSTEM ANATOMİSİ
İnsan vücudu hücrelerden oluşur. Hücreler dokuları, dokular organları, organlar
sistemleri ve sistemler de vücudu meydana getirir. Kadın ve erkek anatomileri
arasındaki en belirgin fark üreme sistemlerindedir.
Kadın üreme sistemi eksternal (dış) ve internal (iç) genital organlar olarak 2
başlık altında incelenir. Karın boşluğu içinde bulunan ve dış dünya ile ilişkisi
olmayan organlar internal organlardır. Diğerleri ise dış genital organlar olarak
isimlendirilirler.
DIŞ GENİTAL ORGANLAR
Vulva
Dış Kadın genital organının tamamına vulva adı verilir. Vulvanın üstündeki kıllı
ve yağ dokusundan ibaret bölüm ise mons pubis olarak adlandırılır. Bu kıllar
göbeğe doğru birkaç santim ilerledikten sonra düz bir hat üzerinde sonlanırlar.
Kılların fonksiyonu tam olarak bilinmemekle birlikte cinsel bir fonksiyonunun
olduğu ve kadınlara has bir kokunun çabuk dağılmasını engellediği ileri
sürülmektedir.
Labium Majus (Büyük dudaklar) :Orta hat üzerinde bulunan bir çift uzunlamasına
deri kıvrımıdır. Erkeklerdeki torbaların karşılığıdır. Ön tarafta her iki
L.Majus birleşir arka tarafta birleşmez ve anüse kadar uzanır. Dış yüzeyini
örten deri kıllıdır, bol miktarda yağ ve ter bezi içerir. İç yüzünde ise kıl
bulunmaz.
Labium Minus (Küçük dudaklar) : L. Majusların arasında vajina girişini
çevreleyen iki küçük doku parçasıdır. Kıl ve yağ dokusu içermez. Bol miktarda
sinir ve kan damarı barındırır.
Klitoris : Erkekteki penisin karşılığı olan erektil dokudur. Dıştan görüne
kısmına glans klitoris denir. İçeride mons pubisin iç kesimlerine kadar uzanır.
Ürethral orfis: Mesanenin dış dünyaya açılış yolu olan üretranın son noktasıdır.
İdrar buradan dışarıya atılır.
Vajina: Kadın üreme siteminin iç kısımları ile dış kısımlarını birbirine
bağlayan tüp şeklinde bir dokudur. Ön ve arka duvarları normalde birbiri ile
temas halindedir. Bazı yazarlarca iç genital organ olarak tanımlanır. Boyu
yaklaşık 9 cm kadardır. Son derece esnek bir dokudur.
Hymen (Kızlık zarı): Vajina girişinde bulunan ince zar şeklinde bir yapıdır.
Ortası deliktir ve bu deliğe himenal orifis adı verilir. Görevi vajina ve iç
genitalleri dışarıdan gelecek mikroorganizmalara karşı korumak olduğu
sanılmaktadır.
Perine:Pelvis boşluğunu alttan kapatan kas ve bağ dokusundan oluşan dokudur.
Vulva arka kenarı ile anüs arasında uzanır.
Anüs :Barsakların dış dünyaya açılış noktasıdır. Makat olarak da adlandırılır
İÇ GENİTAL ORGANLAR
Pelvis boşluğunun içindeki üreme sistemini oluşturan organlardır. Bunlar sırası
ile uterus (Rahim), tuba uterina (fallop tüpleri) ve overlerdir (yumurtalık).
Tüpler ve overler her iki yanda ikişer tanedir. Uterus ise ortada ve tek bir
tanedir. Embriyonik hayatta her iki yandan gelen tüp şeklinde yapılar orta hatta
birleşerek uterusu oluşturur. Bu birleşmede meydana gelen aksaklıklar rahimde
çift gözlü uterus gibi şekilsel bozukluklara neden olurlar. Bunlara genel olarak
Müllerian Füzyon anomalisi adı verilir.
Uterus (Rahim)
Pelvis boşluğunda yer alan ve gebeliği miadına kadar taşımaya yarayan dışta düz
kas hücrelerinden oluşan içte ise endometrium adı verilen zar tabakası ile kaplı
armut biçimli bir organdır. Normal anatomide öne ya da arkaya dönük olabilir.
Fundus, Korpus, İsthmus ve serviks olarak 4 kısımda incelenir. Uterus bir takım
bağlar tarafından yerinde tutulur. Bunlar tutucu ve asıcı bağlar olarak
sınıflandırılırlar. Uterusun içi boştur. Bu boşluğa kavite ya da endometrial
kavite adı verilir. Gebelik oluştuğunda burada yerleşir ve büyür.
Serviks rahimin vajina yani dış dünya ile temasını sağlayan en uç kısmıdır.
Jinekolojik muayene esnasında gözle görülebilen bir yapıdır. Dış dünyaya açık
olduğundan enfeksiyonlara ve yaralara karşı oldukça savunmasızdır. Smear testi
esnasında buradan alınan hücreler incelenir. Serviksin ortasından serviksle
endometrial kaviteyi birleştiren bir kanal geçer. Bu kanala endoservikal kanal
adı verilir.
Serviks ile korpusun birleşim yerine isthmus adı verilir. Uterusun ana yapısı
korpusdur. İstemsiz çalışan düz kaslardan meydana gelen bir yapısı vardır.
Fundus rahimin karın boşluğu içinde en tepesini oluşturan kısmıdır.
Uterus önde mesane arkada ise rektum (barsakların depo görevi yapan son kısmı).
Tuba Uterina (Fallop tüpleri)
Yumurtalıklar ile rahim arasında uzanan yaklaşık 10 cm uzunluğunda, sperm ve
yumurta hücresinin geçişini sağlayan bir çift kanaldır.5 kısımda incelenir.
İntramural: Tüplerin uterusun kas tabakası içine gömülü olan kısmıdır. 1.5-2 cm
uzunluğundadır. Çapı yaklaşık 0.4 milimetredir
İsthmik: İntramural kısımdan yanlara doğru uzanan bölgedir.2-3 santimetre
uzunluğunda, 1-2 milimetre kalınlığındadır.
Ampulla: Tüplerin en geniş kısmı olup 5 santimetre uzunluğunda ve 1 santimetre
kalınlığındadır. Yumurta ile spermin karşılaşması ve döllenme burada
gerçekleşir. Dış gebeliklerin %90'ı bu kısımda yerleşir
İnfundibulum: Tüplerin huni şeklindeki ucudur.
Fimbria: Tüplerin en uç kısmıdır. Püskül şeklindedir. Yumurtalıklardan atılan
yumurta hücresini süpürür tarzda hareketlerle yakalama görevini yerine getirir.
Overler
Uterusun her iki yanında yer alan sert yapıda ve sedef renginde bir çift
organdır. Uzunlukları yaklaşık 3.5 santimetre, genişliği yaklaşık 2.5 santimetre
ve kalınlığı yaklaşık 1 santimetredir. Bağlar ile karın duvarına ve rahme
bağlanmışlardır. Görevleri kadınlık hormonlarını üretmek ve yumurta hücresi
geliştirip salmaktır. Erkekteki testislerin karşılığıdır.
ADET DÖNGÜSÜ
Ergenlik dönemi, çocukluktan genç kızlığa adımların atıldığı bir dönemdir. Bu
dönemde bedensel gelişim ve kişilik gelişimi çok hızlıdır. Kızlarda 9-10
yaşlarında başlayan bu değişim 18 yaşına dek devam eder. Sağlıklı bir kadın
olabilmek için gerekli olan değişimlerin gerçekleştiği ergenlik döneminde, beyin
ve üreme organları vücudun diğer bölümlerine hormonlar adı verilen kimyasallar
aracılığı ile mesajlar gönderir. Kızlar ergenlik dönemine erkeklerden yaklaşık
iki yıl önce girer. Bu büyüme ve gelişim sürecini kişinin kendisinin düzenlemesi
mümkün değildir. Bu süreç ancak vücut hazır olduğunda başlar.
Ergenlik döneminin başlaması ile beraber önce kalçalar yuvarlaklaşmaya başlar,
bunu cinsel organların etrafında ve koltuk altında tüylerin belirmesi takip
eder. Göğüslerin büyüklüğü ve şekli değişir. Bu değişiklikler kişilere göre
hızlı veya yavaş olabilir. Özellikle koltuk altından daha fazla terleme başlar.
Bu dönemde hormonların etkisi ile ciltte yağlanma artar ve sivilceler çıkar.
Ergenlik döneminden itibaren daha fazla salınmaya başlayan cinsiyet
hormonlarının etkisi ile adet kanamaları ve adet döngüleri başlar. Hormonların
etkisi ile duygu ve davranışlar da değişir, psikolojik yapı değişerek çocuk
kişiliğinden genç kız kişiliğine geçilir.
Ergenlik döneminde beyinden gelen uyarılar, yumurtalıklardan östrojen ve
progesteron adı verilen hormonların salınmasını sağlar. Adet döngüsü bu
hormonlar tarafından düzenlenir. Kız çocukları doğduğunda yumurtalıklarında
400.000 civarında yumurta vardır. Doğumdan ergenlik dönemine dek geçen süre
içinde yumurtaların bir kısmı dejenere olur. Ergenlik ile birlikte her ay bir
yumurta olgunlaşarak atılır. İlk adet kanamasına menarş denir. Adet kanaması
9-16 yaşları arasında başlar.
1-14 Gün: Bu günler döngünün östrojen fazı olarak da adlandırılır. Adet
kanamasının başladığı ilk gün östrojen en düşük düzeydedir. Hipofiz bezine
gönderilen sinyaller ile FSH adı verilen hormon salınır, bu hormon
yumurtalıklardan östrojen üretimini uyarır.
1. Gün: Adet kanaması başlar. Miktarı önemli olmamakla birlikte kanamanın
başladığı ilk gün siklusun 1. günü olarak sayılır. Kanama genellikle 28 günde
bir görülür. Bu dönemde yumurtalıklardan salınan yumurta döllenmediği takdirde
rahmin iç tabakası ile beraber atılır. Adet kanamasının başladığı ilk gün
sancılı geçebilir.
2-5. Gün: Kanama giderek azalır.
6. Gün: Kanama durur, bu arada yumurtalıklarda folikül adı verilen kese içinde
bulunan yumurta büyümeye devam eder.
7-12. Gün: Yumurtayı içinde bulunduran kesecik büyür ve östrojen üretimi devam
eder. Rahmin iç tabakası giderek kalınlaşır.
13-14. Gün: Ovulasyon (yumurtlama), olgunluğa erişen yumurtanın yumurtalıklardan
salınmasıdır. Bu dönemde cinseli ilişkide bulunulursa gebelik gerçekleşebilir.
Ovulasyonun (yumurtlamanın) gerçekleştiği günlerde karnın alt kısmında ve
kasıklarda hafif ağrı olabilir. Çok az kanamanın da görülebildiği bugünlerde
vücut ısısı artar.
15-28. Gün: Adet döngüsünün ikinci yarısında yumurtalıklardan progesteron adı
verilen hormon salınır. Progesteronun etkisi ile rahmin iç tabakası kalınlaşarak
gebeliğe hazırlanır.
15-18. Gün: Yumurtalıklardan salınan yumurta tüpler aracılığı ile rahme gelir.
Bu arada östrojen düzeyi düşmeye başlar ve yumurtalıklardan progesteron adı
verilen hormon salınır.
19-20. Gün: Rahim gebeliğe hazırdır. Progesteron endometrium adı verilen rahmin
iç tabakasının kalınlığını arttırır. Premenstrual sendroma da ( adet öncesi
gerginlik sendromu ) neden olan bu hormon duygusal değişikliklere ve ciltte
bozukluklara yol açar.
21-28. Gün: Progesteron ve östrojen yüksekliği devam eder. Bunlar göğüslerde
ağrı ve hassasiyete, vücutta su toplanmasına ve belli gıdalara karşı aşırı istek
duyulmasına neden olur. Tuzlu gıdalar yenildiğinde vücutta şişlik artar. Yumurta
döllenmediği zaman gebelik oluşmaz, progesteron ve östrojen düzeyi düşer ve adet
kanaması başlar.
Adet Kanamaları Başlamamasının sebepleri nelerdir?
Adet kanamaları 9-16 yaşları arasında başlar. Spor yapan kızların yanında çok
zayıf olan ve gelişmenin başladığı dönemlerde kilo veren kızlarda da menarş (ilk
adet kanaması) gecikebilir.Genç kız 15 yaşına gelmesine rağmen hala adet
kanamaları başlamadıysa bir hekime başvurup kontrolden geçmesi gerekir. Hekim
genital organları kontrol eder. Bazı kızlarda vajinanın girişinde bulunan zarda
normalde bulunması gereken ve adet kanının dışarı akmasına olanak veren açıklık
bulunmaz. Çok nadir vakalarda ise vajina veya rahim gelişmemiş olabilir.
Adet Kanamaları Hangi Sıklıkla Olur?
Adet kanaması ayda bir olur. 25-30 gün arasında süren adet döngüleri normaldir.
Adet kanaması 3-7 gün s ürer. İlk günlerde daha fazla olan kanama giderek
azalır. Adet kanamalarının başladığı dönemlerde bu kanamalar her ay aynı
şiddette olmayabilir. Kanama bir ay daha fazla, diğer ay çok daha az olabilir.
Adet Kanamaları Düzensizse?
Adet kanamaları vücut ağırlığı, diyet, heyecan, stres, egzersiz ve
hastalıklardan etkilenerek düzensizleşebilir. İlk yıllarda adet döngülerinin
uzunluğu değişir. İlk 1-2 yıl adet kanamalarının düzensiz olması normaldir.
Menarştan sonra üreme organları ve hormonların uyum içinde çalışmasının düzene
girmesi zaman alır.
Adet Döngüsü Çok Uzunsa?
Bazı kızlar yılda sadece 3-4 kez adet görür. Stres, ağır egzersiz, ani kilo
kaybı ve diyet nedeni ile adet döngüleri çok uzun sürebilir. Bunun dışında
hormonal dengesizlikler de bu sürenin uzamasına yol açar. Polikistik over
sendromu adı verilen kilo fazlalığı, aşırı tüylenme ve adet düzensizliklerinin
görüldüğü durumda yılda sadece 3-4 kez adet görülür.
Adet Döngüsü Çok Kısaysa:
Stres, bazı tip egzersizler ve yaşam tarzındaki değişiklikler nedeni ile adet
döngüleri 21 günden daha kısa sürebilir. Bu durumda hekime başvurarak kontrolden
geçmek gerekir. Fazla kanama kansızlığa neden olur. Kansız olan kişiler demir
içeren besinlerden daha fazla yemeli veya demir hapları kullanmalıdır. Adet
kanamalarının kaç günde bir olduğu, kanamanın kaç gün sürdüğü, kanama miktarı ve
kramp gibi şikayetler not edilerek hekime iletilmelidir.
Bir ay adet görmemek önemli midir?
Stres, hastalık, kilo kaybı gibi nedenlere bağlı olarak birkaç ay adet
görülmeyebilir. Birkaç ay adet kanaması olmadığında hekime başvurulması gerekir.
Adet kanaması sırasında ne gibi ürünler kullanılmalıdır?
Adet kanaması sırasında en sık kullanılan ürünler pedlerdir. Bunlar iç
çamaşırına yerleştirilen ve emiciliği fazla olan ürünlerdir. Bunlar adet kanını
emerek, pedin iç katlarına alır. Bir diğer yöntem ise tampon kullanımıdır.
Tampon ülkemizde çok yaygın kullanılmayan bir üründür. Genç kızlar için
üretilmiş ve vajinanın girişindeki zara zarar vermeyen tipleri de vardır. Cinsel
hayatı aktif olan kişiler tamponu daha rahat kullanır. Tampon kullanırken dikkat
edilmesi gereken önemli noktalar vardır. Tampon kullanılması Toksik Şok Sendromu
olarak adlandırılan önemli bir sağlık sorununa neden olabilir. Tampon kullanan
kişilerin tamponu mutlaka 4-6 saatte bir değiştirmeleri ve temizlik kurallarına
çok dikkat etmeleri gerekir.
Adet kanaması sırasında denize girilebilir mi?
Eskiden bu dönemde denize girilmemesi, spor yapılmaması ve normalde yapılan bir
çok aktiviteden uzak durulması gerektiğine inanılırdı. Gerekli korunma
sağlandığında yüzme ve diğer sporlar yapılabilir. Ağrı ve krampları olan genç
kızlar bu aktiviteleri yapmaktan kaçınmalıdır.
Adet kanaması sırasında görülen kramplara ne yol açar?
Genç kızların bir kısmı adet kanaması başlamadan önce ve kanama sırasında karın
ve kasık bölgesinde şiddetli ağrılardan yakınır. Bu kramplar genellikle hafif
olmasına rağmen bazen genç kızların günlük yaşantısını devam ettirmesini
engelleyebilecek kadar şiddetli olabilir. Genç kızların yarısından çoğu
kramplardan yakınırken, her 7 genç kızdan birinde ağrılar çok şiddetlidir. Adet
kanaması ile rahmin iç tabakası dökülmeye başlar ve prostoglandin adı verilen
maddeler salınır. Prostoglandinler rahimdeki düz kasların kasılmasına neden
olur. Rahimdeki düz kasların kasılması sırasında şiddetli kramplar
hissedilebilir. Prostoglandin düzeyi bazen çok yükselir bu durum ağrının çok
fazla olmasına neden olur. Rahim ile rahim ağzı arasındaki kanalın dar olduğu
genç kızlarda bu kramplar daha şiddetli olur. Ayrıca stres de bu krampların
şiddetini arttırabilir.
Adet kanaması sırasındaki kramplara başka yakınmalar da eşlik eder mi?
Bu kramplara baş ağrısı, bulantı, kusma, sık idrara çıkma ve barsak
hareketlerindeki değişikliklere bağlı ishal veya kabızlık eşlik edebilir.
Kramplar nasıl tedavi edilir?
Yeteri kadar dinlenme, uyku ve düzenli egzersiz yapılması krampların şiddetini
azaltır. Karın bölgesine sıcak pedlerin yerleştirilmesi de ağrıyı azaltabilir.
Karın bölgesine sıcak su torbası uygulanabilir, fakat kullanılan su çok sıcak
olmamalıdır. Prostoglandin üretimini azaltan ağrı kesiciler kullanılabilir. Ağrı
kesicileri kullanmaya kramplar şiddetlenmeden başlamak gerekir. Ağrı kesicileri
kullanmaya tahmini adet kanamasından bir gün önce başlanması ve ilaca kanama
başladıktan sonra 1-2 gün daha devam edilmesi önerilir.
Ağrı kesiciler adet kanamasının artmasına neden olur mu?
Aspirin dışındaki ağrı kesiciler kanamanın artmasına neden olmaz. Ağrı
kesicileri kullanmadan önce hekime danışılması ve ilacın yan etkilerinin
öğrenilmesi gerekir. Başkalarında herhangi bir probleme neden olmayan bir ilaç
size zararlı olabilir.
Adet döneminde sigara içmek zararlı mıdır?
Sigara içmek sağlığınızı olumsuz etkiler. Yapılan bilimsel çalışmalarda
sigaranın üreme sağlığını da olumsuz etkilediği gösterilmiştir. Sigaranın
içerdiği nikotin kan damarlarının büzüşmesine ve organların oksijen ihtiyacının
karşılanamamasına yol açar. Sigara adet döngülerinin düzenini bozarak ileride
çocuk sahibi olmayı zorlaştırabilir.
Adet kanaması sırasında pıhtıların gelmesi normal midir?
Kanamanın fazla ve krampların olduğu ilk günlerde pıhtıların gelmesi normaldir.
Vücudunuzda pıhtılaşmayı önleyen faktörler üretilir. Kanamanın çok yoğun olduğu
günlerde üretilen bu faktörler yetersiz kalabilir ve pıhtılaşma olur. Fakat her
zamankinden büyük pıhtılar geliyorsa hekime başvurulması gerekir.
Adet kanamaları arasındaki dönemde de kanama olur mu?
Adet kanamaları arasındaki dönemde lekelenme şeklinde kanamalar olabilir. Ara
kanamaların en sık nedeni yumurtlama döneminde (yumurta çatladığında) görülen
kanamadır. Bu durum endişelenmeyi gerektirmez. Üreme organlarındaki
enfeksiyonlar ve tümörler de ara kanamalara ve lekelenmelere yol açar.
ERKEK ÜREME SİSTEMİ
Erkek üreme sisteminin dış organları penis, skrotum ve testislerdir. İç organlar
ise vas deferens, üretra, prostat bezi ve seminal veziküllerdir. Erkeğin
genlerini taşıyan sperm testislerde yapılır ve seminal veziküllerde depolanır.
Cinsel ilişki sırasında sperm meni adı verilen bir sıvının içinde vas
deferensten sertleşmiş penise taşınır.
1. Penis (Kamış)
Penis karın duvarına yapışık bir kök, orta bölüm olan gövde ve koni biçimli ucu
olan glanstan oluşur. Glans penisin ucunda üretra (meni ve idrar taşıyan kanal)
dışa açılır. Glans penisin tabanı korona olarak adlandırılır. Sünnet edilmemiş
erkeklerde koronanın uzantısı olan sünnet derisi (prepusyum) glans penisi örter.
Penis gövdesinin büyük bir bölümü erektil (sertleşebilen) dokudan oluşan üç
silindirik alandan (sinüsler) meydana gelir. Büyük olan iki alan (korpus
kavernosum) yanyanadır. Üçüncü sinüs olan korpus spongiosum (süngersi cisim)
üretranın çevresini sarar. Bu alanlar kanla dolunca penis büyür, dikleşir ve
sertleşir (ereksiyon).
2. Skrotum (Erbezi kesesi)
Testisleri saran ve koruyan ince kırışık derili kesedir. Skrotum ayrıca
testisler için bir ısı kontrol sistemi olarak görev yapar; spermlerin normal
gelişmesi için testislerin vücut sıcaklığından biraz daha düşük ısıda (35ºC)
olması gerekir. Skrotum duvarındaki kremaster kasları gevşeyip kasılarak
testislerin serinlemesi için vücuttan uzaklaşmasını ya da ısınması ya da
korunması için vücuda yaklaşmasını sağlar.
3. Testisler (Erbezleri)
Skrotumun içinde bulunan değirmi biçimli oluşumlardır; genellikle sol testis
sağdakinden biraz daha aşağıdadır. Testislerin iki işlevi vardır: sperm yapımı
ve testosteron (başlıca erkek seks hormonu) sentezi.
4. Epididim
Testislere bitişik olan epididim yaklaşık 6 metre uzunluğunda bir tüp yumağıdır.
Testislerden spermi alır ve spermin olgunlaşmasına elverişli bir ortam yaratır.
Sol testis sağdakine göre biraz daha aşağıdadır.
5. Vas deferens (Meni kanalı)
Epididimden spermi alıp taşıyan kordon benzeri bir kanaldır. Her bir testisten
çıkan kanal prostatın arkasından yukarı çıkar ve üretraya girerek ejakülasyon
kanallarını oluşturur. Vas deferense paralel giden kan damarları ve sinirler
gibi diğer yapılar bir arada sperm kordonunu oluşturur.
6. Üretra (İdrar Yolu)
Bu kanal idrarı mesaneden aşağı taşıyan idrar yolunu ve üreme sisteminde meninin
dışarı atıldığı bölümü oluşturur.
7. Prostat Bezi
Pelviste mesanenin hemen altında yer alır ve üretranın orta bölümünü çevreler.
Genellikle ceviz büyüklüğünde olan bu bez yaşla birlikte büyür. Prostat ve
üstündeki seminal veziküllerde spermin beslenmesini sağlayan bir sıvı yapılır.
Bu sıvı spermin ejakülasyon sırasında içinde bulunduğu salgı olan meninin
hacminin büyük bir bölümünü oluşturur. Meninin içerdiği diğer sıvılar vas
deferens ve penis başındaki müköz bezlerden gelir.
CİNSEL İLİŞKİ
Kadınlar cinsel etkinlik sırasında, düzenli fizyolojik olaylar zinciri şeklinde
cinsel yanıt verirler. Cinsel yanıt aşamaları erkekte de olduğu gibi, cinsel
istek, cinsel uyarılma, orgazm şeklinde sıralanır. Her aşamadaki aksaklık,
kendisinden sonraki aşamaları da olumsuz etkileyebilir. Cinsel isteğimizi genel
durumumuz, sağlığımız, kullandığımız ilaçlar, iş ve sosyal yaşamımız, gündelik
sorunlarımız, adet döngümüz, cinsel eşimizle olan ilişkimiz, duygularımız gibi
pek çok faktör etkileyebilir. Kişisel ve durumsal farklılıklar olmasına rağmen,
genellikle kadınların cinsel açıdan uyarılma süresinin fizyolojik olarak
erkeklerden daha uzun olduğu kabul edilir.
Cinsel uyarılmamızda, cinsel isteğimizin olduğu kadar yeterli fiziksel uyarıyı
alıp almamamızın da önemli rolü vardır. Bedenin duyarlı bölgeleri ve tercih
edilen uyarılma biçimleri kişiden kişiye değişiklikler gösterebilir. Ama bütün
kadınların cinsel organlarının en fazla sinir ucu bulunan, en duyarlı bölümü
klitoristir. Dolayısıyla klitorisin fiziksel uyarıyı, uygun şekilde ve yeterli
süre alması gereklidir. Cinsel birleşme sırasında penis vajina içinde hareket
eder. Kadın cinsel organlarının yapısına baktığımızda, bu kadın için en uyarıcı
durum sayılamaz. Penisin vajina içindeki hareketi, dışarıda yer alan klitorisi
doğrudan uyaramaz, vajinanın 2/3 lük iç bölümü duyarsızdır, dış 1/3 lük
bölümündeki uyarılar, klitorise iletilirse de, bu dolaylı bir uyarıdır ve bir
çok kadının doğrudan klitorisinin uyarılmasına ihtiyacı vardır.
Bazı kadınlarda, cinsel birleşme öncesinde klitoris yeterince uyarılırsa,
birleşme sırasındaki dolaylı uyarı yeterli olur. Bazılarının ise cinsel birleşme
sırasında da, doğrudan klitoris uyarısının sürdürülmesine ihtiyacı vardır.
Cinsel uyarılma sırasında, bedenimizde değişiklikler olur, kan dolaşımı ve
solunum hızlanır, kas gerginliği artar, cinsel organların duruş biçimleri
değişir, bu bölgeye kan dolar, büyük ve küçük dudaklar, klitoris ve meme başları
kabarır, renkleri koyulaşabilir. Bartolin bezlerinden vajinaya salgılanan kaygan
sıvı miktarı artar ve dış cinsel organlar ıslanır. Bu sırada vajinadaki durum
değişiklikleri, vajina ağzında hafif bir genişleme ve açılma yaratır. Vajinadaki
açılma ve ıslanma, kadının cinsel açıdan uyarıldığını gösterdiği gibi, aynı
zamanda cinsel birleşme sırasında penisin vajinaya kolayca girmesini de sağlar.
Cinsel uyarılma düzeyi arttığında orgazm oluşur. Kadın orgazmı, karın içi ve
cinsel organlar çevresindeki kasların ritmik kasılmaları ve buna eşlik eden
zevkli duyumlardan ibarettir. Aslında orgazmın tam ve doyurucu bir tanımını
yapmak pek mümkün değildir. Ama her kadın orgazm olup olmadığını anlar. Cinsel
konulardaki bilgisizlik ve yanlış cinsel inanışların yaygınlığı nedeniyle,
günümüzde de birçok kadın orgazm oluşturacak uygun ve yeterli uyarıyı almadığı
halde, kendisinin cinsel açıdan yanıtsız olduğunu düşünür. Kadınların cinsel
açıdan uyarılmaları ve orgazm olmaları için, klitorisin yeterli uyarıyı alması
gerekir. Kimi kadına uzun süreli doğrudan fiziksel uyarı gerekir, kimisi kısa
süreli doğrudan fiziksel uyarıyı izleyen cinsel birleşme sırasındaki dolaylı
uyarı ile orgazm olur, kimisi için de cinsel birleşme sırasında doğrudan
klitoris uyarısının sürdürülmesi şarttır. Cinsel birleşme sırasında, vajina
ağzındaki kaslardan iletilen duyumlarla, yani dolaylı uyarı ile orgazm olan
kadında da, orgazmın kaynağı gene klitoristir. Aynı kadın için de günden güne,
dönemden döneme değişiklikler olabilir. Genellikle kadının yaşı,dolayısıyla
cinsel deneyimi arttıkça, cinsel uyarılma ve orgazm süresi kısalır. Burada kendi
bedenini ve cinsel tepkilerini öğrenmenin rolü vardır.
Orgazmdan sonraki dönemde bedensel işlevler ve cinsel organlar, uyarılma
öncesindeki normal durumlarına geri dönerler. Kadınların cinsel uyarılmaları
erkeklere göre daha yavaş olduğu gibi, orgazmdan sonra normal durumlarına
dönmeleri de daha uzun sürer. Bu nedenle bazı kadınlar, orgazm sonrası cinsel
uyarılmaları azalmadığından, erkeklerden farklı olarak peş peşe birkaç kere de
orgazm olabilirler.
Cinselliğin evreleri
Arzulama evresi:
Bu evre cinsellik dürtüsünün ortaya çıktığı ve cinselliği ifade etme arzusunun
duyulduğu evredir. Hayaller ya da eşten alınan görsel uyarılarla başlayabilir.
Uyarılma evresi:
Arzulamayı uyarılma evresi takip eder. Bu evre parasempatik sistem tarafından
yönetilen ve erotik duygular eşliğinde kadında vajinal salgının arttığı
"ıslanma" dönemidir. Vajina duvarlarından ve vajina girişindeki Bartholin
bezlerinden salgılanan sıvılarla birlikte nabız ve solunum hızlanır, tansiyon
yükselir, genel bir sıcak basması hali, memelerde dolgunluk, kas gerginliğinde
genel bir artış, meme başlarında dikleşme ortaya çıkar. Ciltte yama tarzında
renk değişiklikleri, klitoris ve labiumlarda şişme, göğüs bölgesinde ve
memelerde kızarma meydana gelir. Tüm bunlarla birlikte vajina uzar ve genişler.
Rahim yükselerek pelvis dışına çıkar.
Erkekte ise uyarılma evresi penisin ereksiyonu (sertleşmesi) şeklinde
gerçekleşir.
Plato evresi:
Bu evrede seksüel gerginlik ve erotik duygular yoğunlaşır ve had safhaya ulaşır.
Cilt değişiklikleri daha belirgin hale gelir, meme başları daha da dikleşir.
Dudaklar şişer ve koyu kırmızı bir renk alır. Vajinanın alt 1/3'lük kısmı şişip
kalınlaşarak "orgazmik platform" adlı yapıyı meydana getirir. Rahim tümüyle
yukarı çıkmıştır. Yeterli uyaran olduğunda bu dönem orgazmla son bulur.
Plato evresinde ejakulasyon (boşalma) öncesinde erkekten sıklıkla berrak ve
yapışkan kıvamlı bir sıvı gelir. Bu sıvının içinde az sayıda canlı sperm de
bulunabileceğinden kadının erkek boşalmadan önce de ("geri çekme" adı verilen
yöntemle) gebe kalabilmesi mümkün olmaktadır.
Orgazm evresi:
Orgazm esasen sempatik sistem tarafından yönlendirilen bir kasılma cevabıdır.
Uyarılma ve plato evresinde birikmiş olan gerginliğin boşaltılmasıdır ve tüm
cinsel hisler arasında en güçlü ve doyurucu olanıdır. Orgazm esnasında vajina,
perine, anüs ve orgazmik platform adı verilen yapıyı oluşturan kaslarda 3-15
adet arası 0.8 saniye süren refleks ritmik düzenli kasılmalar oluşur ve bu
kasılmalar orgazm duygusunu ortaya çıkarır. Orgazm esnasında birçok kadın ayrıca
uterusta da kasılmalar hisseder. Bu yüzden bazı kadınlarda histerektomi
(ameliyatla uterusun çıkarılması) sonrası orgazmın niteliklerinde değişiklik
olabilir.
Erkeklerde ise orgazmı ejakulasyon (boşalma) takip eder. Erkekler orgazm
döneminden sonra belli bir refrakter (cevapsız) döneme girer ve bu dönemde
uyaranlara cevapsızdırlar. Kadınlarda ise böyle bir dönem olmadığından çok
sayıda orgazmı arka arkaya yaşayabilir ve tek bir ilişki esnasında ve/veya
öncesinde ardarda çok sayıda orgazm olabilirler.
Çözülme evresi:
Orgazmla birlikte uyarılma evresinde biriken tüm gerginlik kaybolur ve kadında
bir gevşeme ve kendini iyi hissetme duygusu ortaya çıkar. Takiben uyarılma
evresinde ortaya çıkan değişikliklerin tümü "çözülerek" geri döner. Tüm bu geri
dönüş süreci 5-10 dakika sürer.
Cinselliğe ve cinselliğin ifade edilmesine etki eden faktörler:
Kişisel özellikler: Kadınların cinselliğe olan ilgileri değişkendir. Bazı
kadınlar diğerlerinden daha isteksiz, bazıları ise çok aşırı istekli görünebilir
ve bu tümüyle normaldir. Bazı kadınların cinselliğe olan ilgileri yüksek
olmasına rağmen cinsel ilişkiye olan ilgileri daha zayıf olabilir. Bu kadınlar
cinsel ilişkiden daha çok yakın temasa ve dokunulmaya önem verirler.
Masturbasyon da kadınların sıklıkla uyguladığı bir cinsellik ifadesi olup
kadının cinsel ilişkiye olan ilgisinden tümüyle bağımısız bir olaydır.
Yaş: Yaşlandıkça cinsellik arzusu ve cinsel ilişki sıklığı azalmakla birlikte
kadınlar tüm hayatları boyunca cinselliğe olan ilgilerini ve cinsellikten
aldıkları zevki sürdürürler. Yaşlanmayla birlikte ortaya çıkan anatomik
değişiklikler (vajinanın kısalması, daralması, duvarlarının incelmesi,
elastikiyetin azalması, dış genital bölgeler ve klitorisin duyarlılığının
azalması, memedeki gerileme gibi özellikler) nedeniyle vajina ve idrar yolu
enfeksiyonu sıklığı artar. Bu enfeksiyonlar şiddetli olduklarında disparoni
(ilişki esnasında ağrı) nedeni olabilirler. Ancak düzenli olarak ilişkiye devam
eden kadınlarda vulva ve vajinadaki bu olumsuz değişiklikler daha ender görülür.
Yapılan çalışmalarda 20-50 yaş arasında kadın ve erkeklerin haftada 2-4 kez
ilişkide bulunduklarını, 50 yaştan sonra bu sıklıkta hafif azalma olduğunu ancak
hem erkek hem de kadında cinselliğe ilginin ömür boyu devam ettiğini
göstermişlerdir.
Gençliğinde cinsel yönden diğerlerine göre daha istekli ve aktif olan kadınların
menopoz döneminde de diğerlerinden daha bariz olarak aktif oldukları da diğer
bir gerçektir.
Yaş asla önyargılı bir şekilde cinselliği azaltan bir faktör olarak
görülmemelidir. Menopozda da ve hatta en ileri yaşlara kadar kendisine bakmayı
bilen ve düzenli doktor kontrollerine giden kadın eşiyle uyumlu bir cinsel
yaşamı ömür boyu sürdürebilir.
İlaçlar: Çok çeşitli ilaçlar (tansiyon, depresyon, sakinleştiriciler gibi)
cinselliğin evreleri üzerinde olumsuz etkiler yapabilirler. Böyle durumlarda
ilacın değiştirilmesi veya doz ayarlaması gerekebilir.
Hastalıklar:Jinekolojik (kısırlık, düzensiz kanama gibi) ya da dahili (tansiyon,
nörolojik hastalık gibi) çok sayıda hastalık cinselliği olumsuz yönde
etkileyebilir. Etkili bir şekilde tedavi edildiklerinde genellikle cinsellik
eski haline geri döner.
Histerektomide (uterusun ameliyatla çıkartılması) vajina kısaltılmamış ve
yumurtalıklar alınmamışsa ameliyat sonrası cinsel işlev bozukluk ortaya çıkma
olasılığı düşüktür.