GEBELİK'TE RUHSAL HUZURUN ÖNEMİ:

Kadanan sağlıklı bir gebeliği başarı ile sürdürmesi, ruhsal hayatının düzeni ile yakından ilgilidir. Gebe kadın zihni ve psişik açıdan huzurlu olduğu Ölçüde, gerek kendisi gerekse bebek için bazı tehlikeler zamanında önlen­miş olur. Ruhsal yönden sağlıklı bir gebelik, sağlıklı bir anneliğin de başlangıcıdır.

Gebenin ruhsal açıdan huzurlu oluşu, her şeyden evvel mev­cut gebeliği isteği ile kabul edişine bağlıdır. İstenmeyen gebe­likte psişik işlevle^ yanında bedensel işlevler de bozulmaya mü­temayildir. Zira gebe zihnini devamlı meşgul eden korku ve tered­dütler otonom sinir sistemini etkilemekte, sonuç olarak psikosomatik rahatsızlıklara uzanmaktadır. Aşın bulantı ve kusmaların, huzursuz gebelerde daha ziyade belirmesi bu görüşü destekler. Psi­kologlara göre bulantı ve kusma yaratan etkenlerden biri de, gebe kadının şuuraltındaki bebek isteme - istememe çatışmasıdır; böyle bir bunalım bulantı ve kusmaları daha da kamçılamaktadır.

Gebelik devresinde iskelet sisteminde beliren duruş değişikli-' ği, bel ağrıları, varislerin oluşması, mide - barsak şikayetleri, kilo artışı gibi rahatsızlıkların zaman zaman kadının psişik hayatını etkilediği görülür. Gerekli önlemler alınmakla beraber, bu belirtilerin patolojik anlam taşımadığı; her gebede görülebileceği ve geçici olduğu hususunda anne adayına güven verilmelidir Ayrıca gebelik esnasında ağır ve yorucu faaliyetlerden sakınılmalı, bu faktörün de ruhsal huzuru etkilediği unutulmamalıdır. Müstak­bel annenin -zihninde yarattığı çeşitli nedenlerle- doğacak ço­cuğun sakat veya kusurlu olacağı hakkında endişe ve inanışları da gerekli telkin ile ortadan kaldırılmalıdır.

Kadının ruhsal açıdan huzurlu oluşunda gebeliği istek ve ira­desi ile kabullenmesi büyük rol oynamakla beraber hiç çocuğu ol­mamış, kendiliğinden birkaç düşük veya ölü doğum yapmış ka­dında da türlü endişelerin eşlik ettiği aşın gebelik arzusu, ruhsal hayatta dengesizliklere uzandığından yeni bir düşük için sorumlu etkeni teşkil edebilir. Ailevi ilişkiler, eğitim durumu, doğum öncesi bakım, evvelki gebelik ve doğum hikayeleri gebelikle ruhsal huzuru etkileyen diğer faktörlerdir.

RUHSAL GERİLİMLERİN BEBEĞE ETKİSİ: Bebeğin normal ge­lişimi için gerekli rahim içi şartların sabit tutulmasında özellikle hormonal mekanizma büyük rol oynar. Bu mekanizma psişik den­gesizliklerde kolaylıkla normal dışı sapmalar gösterebilir. Bu ba­kımdan huzursuz gebeliğin anne zihninde yarattığı manevi sarsın­tılar, gebe organizmasında dolaylı yollarla bebek gelişimini de et­kilemekte, gebelikteki her türlü psişik darbelerden -bir ölçüde- bebek de etkilenmektedir.

Bu etkiyi aydınlatma amacıyla yapılan araştırmalar, gebelik esnasında belirecek ruhsal gerilimlerin dolaylı veya dolaysız meka­nizmalarla bebeğe ulaşarak onda vücut hareketleri yarattığını, bu hareketlerden doğan sarsıntı ve titreşimler nedeniyle bebek beyin hücrelerinin etkilenebileceğini telkin etmektedir. Ani ve kuvvetli ses, aşın sinirlenme, öfkelenme, katın üzerine ani darbe gibi et­kenlerin bebekte kendiliğinden hareketlere sebep olduğu, hatta bu uyanların bebek kalb atımlarında geçici bir hızlanma yarattığı gösterilmiştir.

Bebekte beyin hücrelerinin genellikle 3. gebelik ayından iti­baren oluşmaya başladığı ve bu gelişmenin doğuma yakın tamam­landığı düşünülmektedir. Bununla beraber bebek beyninin 3. aydan önce de titreşim gibi bir takım izlenimleri şuursuz olarak kaydedebilme yeteneği taşıdığım, dolayısıyla ilk şuuraltının erken ge­belik devrelerine kadar indiğini gösteren belirtiler mevcuttur. Be­bekte şuurlu sinirsel uyarıların iletimi ise daha ziyade sinir liflerindeki gelişimin tamamlanmasına bağlıdır; sinir lifleri bu yete­neği son ayda kazanır,

Bu gözlem ve görüşlerin ışığı akında, gebe kadının ruhsal hu­zursuzluğunda kendisiyle beraber bebeğin de olumsuz yönde etki­leneceği açıktır. Hatta ilerde belirecek ferdi şahsiyete ait ilk gös­terilerin rahim içi hayatta oluşabileceği düşünülmektedir. Aşırı kor­ku, keder, sevinç, öfkelenme v.b. ruhsal etkenlerin bebeğin zihni gelişimine etkileri yanında, organların oluşmasından önce kendi­lerini göstermeleri halinde -rahim içi çevre şartlarını bozarak- bebeğin vücut gelişimini bile etkileyebilecekleri ihtimal dahilin­dedir. Problem bu açıdan ele alınırsa gebelikte psişik bunalım­ların tedavisinin, sedatif ve trankilizanlardan ziyade huzurlu bir hayat olduğu sonucuna varılmaktadır.

Bununla beraber, bir kısım hekimler bu görüşleri paylaşma­mak ta, bebeğin karakteristik özelliklerini belirleyen faktörlerin doğrudan doğruya anne ve babanın cinsiyet hücrelerindeki genler­de bulunduğunu; genlerin taşıdığı bu niteliklerin, bu tarz dış et­kilerle değişmesinin söz konusu olamayacağını vurgulamaktadırlar.

GEBELİK PSİKOLOJİSİ: Gebelik esnasında belirecek ruhsal dengesizliklerin yenilmesinde şüphesiz ki (hekime büyük görev ve so­rumluluk düşer. Doğum hekimi, her şeyden evvel anne adayım, ge­beliğin mutlu bir olay olduğuna gerçekten inandırarak onun şüp­he ve tereddütlerini ikna edici cevaplarla ortadan kaldırmalı; be­densel olduğu kadar ruhsal yönden de sağlıklı bir gebeliğin yolla­rım açmalıdır. Gebe kadının, korku ve endişelerini kulaktan dol­ma bilgilerle çözmeye çalışması, onu daha ziyade ruhsal bunalıma iter. Gebe kadınların bir kısmında hissedilen ölüm korkusu, çoğu kez asılsız bilgi ve hikayeleri dinleme sonucu belirir.

Gebelik ve doğum olayının gerçek anlamıyla bilinmesi, gebe­nin ruh sağlığı yönünden büyük değer taşır. Bu bakımdan doğum hekimi, müstakbel anneye gebeliğin gayesi, mahiyeti, bebeğin geli­şimi, doğumun ne şekilde seyredeceği hakkında gerekli bilgiler ver­meli, onu -korku ve endişelerden uzak- güvenle doğuma hazır­lamalıdır. Genç kadına gebelikte dikkat etmesi gereken hususlar anlatılmalı, doğumu kolaylaştırma amacıyla gebelik jimnastiği hakkında da gerekli bilgi verilmelidir. Bütün bu hususlar hak­kında anlayabileceği şekilde yazılmış «gebelik kılavuzu» niteliğinde bir el kitabı okunması da çok faydalıdır. Bu öğütler özellikle ilk bebeğine gebe kadın için daha da büyük önem taşır.

Doğum ağrıları başladığı zaman, gebenin ne şekilde davrana­cağı, nereye ve ne zaman başvuracağı önceden planlanmalı; anne adayına öğretilmelidir. Bu bilgiler mümkünse daha, erken gebe­lik esnasında gebeye ifade edilmeli; böylece gebe kadında başlan­gıçtan itibaren ileriye yönelik bir güven hissi yaratılmalıdır. Do­ğumun güvenilen bir hekim tarafından gerekli imkanlara sahip bir klinik'te yapılacağı teminatı da ruhsal huzurun ana şartlarındandır.

DOĞUM PSİKOLOJİSİ: Doğum ağrıları başlamış bir gebenin yal­nız bırakılmaması, bu devrede de korku ve endişelerinin hekim ta­rafından giderilmesi, doğumun normal seyri yanında doğum sonu psikolojisi bakımından da son derece önemlidir. Bu tarz doğum takibi, analjezi ve anestezi ihtiyacını da asgariye indirir.

Ağrıları başlamış bir gebede her türlü uyarıya karşı aşın bir duyarlık mevcuttur. Bu duyarlık sebebiyledir ki rahim kılmala­rının verdiği ağrı, çoğu kez olduğundan daha fazla hissedilmekte, ağrıların şiddeti gebe hafızasında bir seviye abartılmaktadır. Bu tablo içindeki gebenin korku ve yalnızlığını yenmek, kasılmaların yarattığı ağrı hissini azaltmakta Önemli rol oynar. Ağrı çeken ge­benin yalnızlığını yenmede kastedilen mana, doğum hekimi, ebe ve hemşirenin yardımıdır. Doğum ağrısı çeken kadının yanında aile fertlerinin bulunması ise ağrıların seyrini çoğu kez olumsuz yönde etkilemektedir.

Birçok gebenin doğum esnasında ağrıların hafifletilmesi gaye­siyle kendilerine analjezi ve anestezi uygulanmasını istedikleri gö­rülmektedir. Bununla beraber, analjezi ve anestezi anne ve bebek yönünden mutlaka bir sebebe dayanmalı, gereksiz ve keyfi işlem­lerden kaçınılmalıdır. Bu arada anne adayına, gerektiğinde en uy­gun şeklin yerine getirileceği hatırlatılmalı; hekime karşı güveni sağlanmalıdır.

Gerek ağrı devresi gerekse doğum esnasında uygulanacak anal­jezi ve anestezi'nin anne yönünden ağrıları hafifletici, sükûn te­min edici avantajları yanında, göz önüne alınması gereken bazı sa­kıncaları da bulunmaktadır. Bu mahzurların başlıcaları, doğum ağrılarının yavaşlaması veya durması, anestetik maddenin bebekte oksijen yetersizliğine sebep olmasıdır. Doğuma yalan alınan sedatiflerin bile bebeği etkiledikleri görülmektedir. Keza bazı anes­tetik maddeler de doğum sonu aşırı kanamaya sebep olmaktadır.' Bazı psikologlar, analjezi ve anestezi altında gerçekleştirilmiş bir doğumda, annelik duygusunun tam olarak gelişemeyeceğini ileri sürmüşlerse de bu fikir oldukça mübalağalıdır. Bu fikrin aksine doğum anındaki korkuyu yenmek, aşırı acıyı ortadan kaldırmak, tıbbi ve insani bir davranış olarak yorumlanmalıdır. Hele forseps, epizyotomi gibi müdahalelerin anestezi uygulanmaksızın yapılması, tıbbi hata olduğu gibi gebeye de son derece acı verir.

Ağrı devresi gibi, doğum safhası da gebeye güven verici tarz­da seyretmelidir. Ağrıların en ziyade arttığı bu safhada gebenin korku ve endişeleri varsa, hekim veya ebe tarafından gerekli izah­larla tatmin edilmeli, ruhsal huzurun devamına çalışılmalıdır. Ken­disini yorgun hisseden gebeye bu devrede daima güven ve moral verilmeli, kuvvetli ıkınmaları takiben doğumun kısa zamanda so­nuçlanabileceği fikri devamlı olarak telkin edilmelidir.

Ağrı veya doğum devresinde sezaryen gibi ameliyatı gerektire­cek ani bir durum belirirse, anne adayı ürkütülmeksizin vaziyet, güvendiği hekim tarafından gerekli tarzda kendisine ve yakınlarına ifade edilmelidir.

LOHUSALIK PSİKOLOJİSİ: Annede doğumu takiben genellikle -bedensel ve zihni yorgunluğa bağlı- bir halsizlik dikkati çeker; fakat bu süre geçicidir ve uzamasına müsaade edilmemelidir. An­ne bu devrede de yalnız bırakılmamalı, sonuçlanan mutlu olayın niteliği ve önemi hatırlatılarak, kendine güven duygusu ve yaşama şevki canlı tutulmalıdır. Bu arada anne ile hekim arasında yoru­cu olmayan konuşmalar yapılmalı, genç annenin sormak ve öğren­mek istediği hususlar hekim veya ebe tarafından müşfik ve anla­yışlı şekilde cevaplandırmalıdır. Bu devrede sedatif ve trankilizan kullanmaktan özellikle kaçınılmalıdır. Doğumdan sonra ilk ziyaret­çilerin aile fertleri yanında, özellikle sevdiği, istediği, yanlarında bulunmaktan sıkılmadığı kimseler oluşuna önem verilmelidir.

Annenin, lohusalık devresinde güven verici aile çevresinde gün­lük yaşantısını sürdürmesi, psikolojik huzurun devamı yönünden önemlidir. Bu devrede de ailevi ilişkilerin normal düzeyde devamı, annenin her türlü ruhsal uyandan korunması gerekir. Genç kadın artık yeni bir hayata başlamış, bebeğini emzirme, ona bakma, onun­la meşgul olma gibi annelik faaliyetlerine yönelmiştir. Bebeğin ba­kım işlerinde, lohusa yalnız bırakılmamalı tecrübeli yakınları ta­rafından hissettirilmeksizin yardıma koşulmalıdır.

Gebelik herhangi bir sebeple düşük, ölü doğum gibi ümit kı­rıcı bir tablo ile sonuçlanmış ise kadın, şüphesiz ki moral çökün­tü içindedir. Bu gibi nahoş durumlarda olayın niteliği kendisine izah edilerek bunun elde olmayan bir durum gösterdiği, geleceğe ait gebelik ve doğumlarını etkilemeyeceğine dair teminat verilerek gerekli ruhsal destek sağlanmalı, kadının moral çöküntüden müm­kün olan süratle sıyrılmasına çalışılmalıdır

 

İLGİLİ YAZILAR

  Hemen Ara