Genç kadınlar, memenin vücutlarının saklı ve gizemli bir parçası olduğuna
inandırılarak yetiştirilirler. Görülmesinin, dokunulmasının ve hakkında açıktan
konuşulmasının toplumsal bir tabu olduğu kabul edilir. Erginliğe ulaşıldığında
farklı bir duygu da birlikte gelişerek meme, kadınlığın sembolü durumuna gelir.
Bebek için beslenme, karşı cins için cinsellik işlevi kazanır.
Taşıdığı gizem ve sembollerin yanında memenin diğer bir özelliği de, kadın
sağlığı ile olan ilişkisidir. Meme ve sağlık arasındaki bu ilişki yeterince
vurgulanmadığı için, herhangi bir meme hastalığı karşısında kadın, büyük bir
şaşkınlık ve korkuya uğramaktadır.
Gelişmiş ülkelerde, kadınların hekime baş vurmalarının başlıca nedenlerinden
biri, meme ile ilgili yakınmalardır. Tüm yaşamı boyunca kadının memesinde bir
sertlik fark etmesi, yada ağrı gelişmesi sık rastlanan bir yakınmadır. Memede
fark edilen sertliklerin, kitlelerin ve değişikliklerin büyük bir çoğunluğu
kanser değildir. Eğer kanserse bile, erken tanınabilirse, tedavisi mümkündür.
Bu metin, sizin memeniz ile tanışmanız , başkaları için gizemini korusa bile,
artık sizin bu duyguyu aşıp bu organınız ile karşı karşıya gelmeniz amacı ile
hazırlandı.
Meme Anatomisi
Her memede 6-9 adet lob denilen bölüm vardır. Her bir lob daha küçük birimler
olan lobüllere ayrılmıştır. Lobüllerin ucunda da süt üreten küçük kesecikler
bulunur. Biçim olarak her bir lob bir üzüm salkımına benzetilebilir. Lob, lobül
ve süt kesecikleri ince süt kanalları ile birbirine bağlanmaktadır. Bu kanallar
meme başına doğru birleşerek gelirler ve memenin tam ortasında areola denilen
koyu renkli bölgede meme başına açılırlar. Lobüller ve kanallar arası boşluğu
yağ dokusu doldurmaktadır. Meme dokusu içinde adale yoktur fakat memenin hemen
altında, kaburgaların üstünde adale dokusu bulunur.
Her meme kan damarları ve içinde renksiz, lenf sıvısı taşıyan lenfatik damarlar
içerir. Lenf damarları, lenf bezi denilen ve fasulye şeklinde küçük oluşumlarda
sonlanırlar. Vücudun pekçok yerinde lenf bezleri vardır. Koltuk altındaki lenf
bezlerine meme dokusundan gelen lenf sıvısı dökülür. Memenin kanserlerinde ve
enfeksiyonlarında koltukaltı lenf bezleri şişer. Enfeksiyonlarda bu bezler
ağrılıdır. Kanserde ise bu bezler şişmiştir ancak ağrı yapmazlar.
Memeler, vücudun değişik yerlerinden salgılanan farklı hormonların etkisi
altında büyür ve gelişirler. Bu hormonların salgılanmaya başladıkları yaş ve
miktar ile orantılı olarak ta gelişimlerini erken veya geç tamamlarlar.
Daha ileriki yaşlarda ise tekrar küçülürler.
Doğumdan başlayan yavaş gelişim dönemi ergenlik çağına kadar devam eder. Bu
dönemde erkek - kız farkı gözlemlenmez.
Ergenlikle birlikte kız çocuklarda yumurtalıklarda salgılanmaya başlayan
estrojen hormonun etkisi ile memelerde büyüme, gelişme başlar. Yine vücutta
yapılmaya başlanan progesteron isimli hormonun da etkisi ile gelişim tamamlanır.
Memeyi oluşturan süt bezleri ve bunların kanallarının açıldığı meme ucu gelişir
erişkin yapı alır.
Ergenlik dönemi genelde 10-14 yaşlar arasında tamamlanırsa da bu dönem daha
erken veya daha geçte olabilir.
Yeni doğan bebeklerde, annenin hormonları etkisi ile doğumdan sonra memelerde
şişkinlik görülmesi normaldir. Hormonların etkisini kaybetmesi ile 1-2 hafta
içinde yapı normale dönecektir.
MEME HASTALIKLARINDA ERKEN TEŞHİS İÇİN
20 yaş sonrası her kadın ayda bir kendi kendine meme muayenesi yapmalıdır.
20-35 yaş arası 3 yılda bir doktor muayenesinden geçmelidir.
35 yaşında ilk mamografi çekilmelidir.
35-50 yaş arası her yıl doktor muayenesi ve 2 yılda bir rutin mamografi (doktor
gerekli gördüğünde her yıl mamografi) yapılmalıdır.
50 yaş üzerinde her yıl doktor muayenesi ve mamografi mutlaka yapılmalıdır.
KENDİ KENDİNE MEME MUAYENESİ
Erken tanı daha etkili tedavi ve çoğu durumda tam şifa anlamına gelir. Yıllık
olağan muayenelerinizde doktorunuzun yaptığı meme muayenesi ve belli bir yaştan
sonra muayeneye ek olarak yapılan mamografi / meme ultrasonografisi meme kanseri
erken tanısının doktorunuza düşen kısmıdır. Siz ise Kendi Kendine Meme Muayenesi
usulünü kavrayarak aylık olarak uyguladığınızda, ender görülen ancak erken
tanındığında tedavi şansı yüksek olan bu kanser türüyle başa çıkmak için size
düşen görevi yerine getirmiş olacaksınız.
Kendi kendine meme muayenesi usulüne uygun uygulanmadığında meme(leri)niz de bir
sorun varmış izlenimi edinmenize ve böylece gereksiz yere kaygı duymanıza neden
olabilir. Bu nedenle aşağıdaki açıklamaları dikkatlice okuduktan ve anlatılan
muayene usulünü iyice kavradığınıza emin olduktan sonra muayeneye başlamanız
önerilir. Gerekli durumlarda ve özellikle de muayeneniz sırasında normal dışı
olduğunu düşündüğünüz bir bulguya rastladığınızda doktorunuza mutlaka
danışmalısınız.
Kendi kendine meme muayenesi ne zaman yapılmalı?
Kendi kendine meme muayenesi ideal olarak adet döngüsünün 5.-7. günleri
arasında, ayda bir kez yapılmalıdır.
Adet kanamasının başlamasıyla birlikte kanda östrojen ve progesteron
hormonlarının etkinlikleri nispeten azalır ve meme dokusunu incelemek
kolaylaşır. Yukarıda belirtilen günler dışında ve özellikle de adet kanamasına
yakın yapılan meme muayenelerinde bu hormonların etkisiyle memeler dolgun ve
bastırmakla ağrılı olurlar. Bu da kendi kendine muayenenin etkinliğini önemli
derecede azaltır.
Menopoz döneminde olan ve adet görmeyen kadınlar ise her ayın kendi
belirledikleri bir gününde bu muayeneyi yapabilirler. Menopoz döneminde
kullandıkları hormon ilaçları nedeniyle düzenli olarak adet görmeye devam eden
kadınlar da yine bu muayeneyi adet döngüsünün 5.-7. günleri arasında
yapmalıdırlar.
Kendi kendine meme muayenesi nasıl yapılmalı?
Kendi kendine meme muayenesinin üç ayrı aşaması vardır:
1. Gözle değerlendirme,
2. Yatar pozisyonda elle değerlendirme,
3. Ayakta elle değerlendirme.
Her bir aşama meme dokusu hakkında çok değerli bilgiler verir ve mutlaka
uygulanmalıdır.
1-Memelerin gözle değerlendirilmesi
Kendi kendine meme muayenesinin ilk basamağı memelerin gözle
değerlendirilmesidir. İyi aydınlatılmış bir odada üstünüzü çıkarıp ayna
karşısına geçerek meme muayenenize başlayın:
Elleriniz kalçalarınızdayken (yukarıdaki resim), avuçlarınızı önde sıkarken,
kollarınız yanlarda serbest sallanır durumdayken, elleriniz havadayken
(aşağıdaki resim) ve vücut öne serbestçe eğilmiş durumdayken, toplam beş ayrı
pozisyonda her iki memenizi aynada iyice inceleyin.
Bu incelemenin toplam beş ayrı pozisyonda yapılmasının amacı meme dokusunun
arkasında kalan kasların çeşitli pozisyonlarda farklı şekilde kasılmasının ve
böylece meme dokusundaki muhtemel habis oluşumların gözle görülebilir hale
gelmesinin sağlanmasıdır. Memedeki habis kitleler çoğu durumda memeye sabit bir
duruş kazandıran Cooper bağlarının ve meme arkasındaki kasların işlevlerini
bozar ve bu durum memeye çeşitli pozisyonlar verilerek belirgin hale
getirilebilir.
Nelere dikkat etmelisiniz?
Gözle değerlendirmede memelerinizde belirgin şişlik, meme cildinde içe doğru
çekilme alanları, renk değişiklikleri, kızarıklık, yüzeyel damarlarda önceden
varolmayan bir belirginleşme hali, ciltte “portakal kabuğu” manzarası (cilt
yüzeyinde lenf kanalı tıkanıklıklarına bağlı olarak portakal kabuğu görünümünü
andıran değişiklikler) gibi bulgular arayın. Özellikle bir pozisyondan diğerine
geçişte bazı değişiklikler belirginleşebilir.
Aynada memelerinizden birinin diğerine göre daha farklı bir boyutta olduğunu
farkederseniz endişeye kapılmayın. Başka bir bulgunun yokluğunda bu, yapısal
normal bir durum olarak kabul edilir.
Meme ucunun içe doğru çekilmesi, tümüyle içe gömülmesi, meme başında şekil ve
renk değişiklikleri aramanız gereken diğer bulgulardır. Meme uçlarınız önceden
beri içe dönükse bu yapısal bir durumdur, önemli olan böyle bir değişikliğin
yeni ortaya çıkmış olup olmamasıdır. Bir pozisyondan diğerine geçişte içe
gömülen veya dışarı taşan meme başı normal dışı bir durumun habercisi olabilir.
Yukarıdaki görsel değişikliklerin varlığı memelerinizde normal dışı bir durumun
varlığını göstermemekle beraber, doktora başvurulmasını gerektiren durumlardır.
Meme uçları sıkılmalı mı?
Kendi kendine yapılan meme muayenesinde meme uçlarının sıkılarak buradan sıvı
gelip gelmediğinin araştırılmasının gerekli olup olmadığı henüz tartışmalıdır.
Genel görüş, doktor tarafından yıllık gerçekleştirilen olağan meme muayenesinde
meme uçlarının sıkılarak sıvı akışı olup olmadığının araştırılmasının ve kadının
meme uçlarından kendiliğinden gelen sıvı akışını doktoruna haber vermesinin
yeterli olduğu yönündedir. Bu konuda doktorunuzun önerilerine uymalısınız.
Memelerin gözle değerlendirilmesi sonrasında sıra elle değerlendirmeye gelir. Bu
aşamada öncelikle hem yatar pozisyonda hem de ayaktayken uygulayacağınız elle
değerlendirmede kullanacağınız muayene usulleri konusunda bilgi sahibi
olmalısınız.
Elle değerlendirme usulleri
Elle değerlendirmede meme dokusunda normalde varolan meme dokusu ile olmaması
gereken bir dokunun ayrımı önemlidir. Elle değerlendirmede meme dokusu asla baş
ve işaret parmağı arasında sıkılmamalı, elin baş ve serçe parmakları dışında
kalan üç parmağı meme dokusu üzerine yerleştirilerek tarama parmakların hassas
olan iç yüzeyleriyle dokuyu hissederek yapılmalıdır.
Meme dokusunun tümüyle taranması, memenin koltukaltından göğüs kemiğine,
köprücük kemiğinden memenin alt sınırına kadar tüm alanların dikkatlice
hissedilerek taranması demektir. Bu amaca yönelik olarak parmak uçlarınızı meme
üzerinden kaldırmadan memenin tamamını ya daireler çizerek, ya yukarıdan
aşağı-aşağıdan yukarı tarayarak ya da merkezden dışa tarayarak
değerlendirebilirsiniz. Çoğu kadına yukarıdan aşağı-aşağıdan yukarı tarama daha
kolay gelir. Siz de deneyerek kendiniz hangi yöntemin daha kolay geldiğini
bulabilirsiniz.
Muayeneyi yaparken parmaklarınızı yalnızca cilt üzerinde kaydırmanız bulgu
vermez. Her memede her taramayı toplam üç kez hafif, orta ve şiddetlice
bastırarak tekrarlayın. vKarmaşık gibi gelse de usulüne uygun yaptığınız iki-üç
muayene sonunda ellerinizin otomatikleştiğini göreceksiniz.
Elinize gelenlerin anlamı nedir?
Meme dokunuzu baş parmak ve işaret parmaklarınız arasında sıkıştırarak
incelemeyi denediğinizde elinize büyükçe kitleler gelecektir. Bu “kitleler”
normal meme dokunuzdur. Kendi kendine meme muayenesinde amaç bu kitleler
arasında yer alan normal dışı tümöral yapıların saptanmasıdır. Meme muayenesini
yukarıda anlatıldığı şekilde yaptığınızda normal meme dokusu arasındaki muhtemel
normal dışı kitleleri saptama şansınız yüksektir. Bu ön bilgiler sonrasında
artık elle muayeneye geçebilirsiniz:
2-Memelerin yatar pozisyonda elle değerlendirilmesi
Memelerinizi yatar pozisyonda elle değerlendirmek için sırtüstü yatın. Sağ
omzunuzun altına bir yastık veya katlanmış bir havlu yerleştirdikten sonra sağ
elinizi başınızın altına koyun. Bu aşamada meme dokunuz bir yana doğru kaymamalı
ortada durmalıdır.
Daha sonra sol el parmaklarınızla memenizi yukarıda anlatıldığı şekilde tümüyle
tarayın.
Sağ memenizin değerlendirmesini tamamladıktan sonra şimdi de aynı işlemleri sol
memenizde gerçekleştirin.
Yatar pozisyonda elle muayenede kayganlığı artırmak için pudra kullanmanız
faydalı olabilir.
3-Memelerin ayakta elle değerlendirilmesi
Bu muayene ideal olarak duş altındayken sabunlu elle yapılır. Zira suyun ve
sabunun etkisiyle meme dokusundaki muhtemel kitleler çok daha kolay ulaşılır
hale gelirler.
Ayakta muayenede önce sağ elinizi ensenize yerleştirin ve yatar pozisyonda elle
değerlendirmede yaptığınız işlemleri önce sağ memeniz için sonra da sol memeniz
için tekrarlayın. vAyakta yapılan muayene özellikle üst dış kadrandaki
kitlelerin daha iyi fark edilmesini sağlar. Meme kanserlerinin %60-70’i meme
dokusunun en yoğun olduğu bu bölgede görülür.
PERİYODİK DOKTOR MUAYENESİ
Ülkemizde meme hastalıkları genel cerrahi uzmanlık alanına girmektedir. Bu
nedenle yıllık kontrolünüzü genel cerrahi uzmanının yapması doğru olur. Meme
kanseri erken tanısında aktif rol almalısınız. Doktorunuzla yapacağınız
görüşmeler sırasında, hangi bulgulara karşı uyanık olmanız ve düzenli
kontrollerinizin planlanması konusunda bilgi alabilirsiniz. Bunun dışında sormak
istediğiniz konuları önceden not alırsanız muayene sonrası görüşme sırasında
unutmazsınız. Doktorun tavsiyeleri, sizin yaşınıza tıbbi özgeçmişinize ve diğer
faktörlere bağlı olacaktır.
Aşağıda değişiklikler fark edildiğinde, gecikmeden bir hekime baş vurulmalıdır:
Memede iki haftadan uzun süre ele gelen sertlik veya kitle,
Meme derisinde kalınlaşma, şişme, renk değişikliği,
Meme başında kalınlaşma, kızarıklık veya yara olması,
Memede veya meme başında içeri doğru çekinti olması,
Memenin şeklinde değişiklik,
Meme başlarının pozisyonlarında değişiklik,
Meme başında ortaya çıkan akıntı.
Eğer Alışılmamış Bir Şey Hissederseniz...
Eğer kendi kendinize yaptığınız meme muayenesinde alışılmamış bir bulgu
yakalarsanız, öncelikle hekiminizi arayınız. Şunu hiç unutmayın: “ Her 10 meme
kitlesinden 9’u kanser DEĞİLDİR!” Ancak bu sizin yavaş olmanız için bir sebep
olmamalı ve derhal hekiminize gitmelisiniz. Erken tanı kanserde de hayat
kurtarıcı olmaktadır. Genellikle memenin yapısında bulunan diğer dokuların,
değişik nedenlerle şişmesi sanki kötü huylu bir tümörmüş gibi algılanmaktadır.
Bu nedenle kişisel muayenelerin adet döneminin sonlarında, memelerin daha az
gergin olduğu dönemlerde yapılmasında yarar vardır.
Memenizde Bulduğunuz Bir Kitle ile Doktorunuza Başvururken
Aşağıdaki konular hekiminiz için önemlidir, lütfen hekiminize söyleyiniz:
Kitleyi veya memenizdeki bu değişikliği ne zaman fark ettiğinizi,
Bu kitlenin mensturasyon ile aylık değişiklikler gösterip göstermediğini
Kitleyi fark ettiğinizde aylık siklusun hangi noktasında olduğunuzu belirtiniz.
Eğer kitleyi her zaman rahatlıkla bulamıyorsanız, doktora gitmeden önce muayene
sırasında kolayca bulunabilmesi için yerini işaretleyebilirsiniz.
Kitleyi fark ettiğnizdeki büyüklüğünü, örneğin fındık, yada ceviz büyüklüğü
şeklinde
Kitlenin ele geliş biçimi; örneğin yumuşak-sert, ağrılı-ağrısız şeklinde
Ailede meme, over (yumurtalık), kolon (kalın barsak) kanseri olup olmadığını
Daha önceden bir meme probleminiz olup olmadığını hekiminiz bilirse size daha
çok yardımı dokunacaktır.
Muayeneye giderken bu noktaları gözden geçiriniz.
Doktorunuz Kesin Tanı İçin Başka Neler Yapabilir?
Ultrasonografi: Kitlenin içinin sıvı ile dolu (kistik) olup olmadığını anlamaya
yarar.
Galaktografi: Meme başından içeri ilaç verip süt kanallarının filminin
çekilmesidir.
İnce İğne Biopsisi: İnce uçlu iğne ile hücresel düzeyde örnek alıp mikroskop
altında bunların incelenmesidir.
Kalın İğne Biopsisi: Kalın bir iğne ile doku parçası alınarak bunun
incelenmesidir.
Stereotaksik Biopsi: Kitlenin yerinin özel bir cihazla tespit edilip tam o
noktadan örnek alınmasıdır.
Stereotaksik İşaretleme: Özel bir cihaz ile şüpheli alanının görülüp içine ince
bir tel bırakılmasıdır. Cerrahi biopsi: Ameliyathanede yapılan ve kitlenin
tamamının çıkartılıp mikroskop altında incelenmesidir.
Meme kanseri tanısı konduktan sonra hastalığın yaygınlığını değerlendirmek
açısından koltuk altı lenf bezlerinde irileşme olup olmadığı not edilir. Daha
sonra akciğer grafisi, karaciğer görüntülemesi ve diğer bazı kan testleri
yapılarak kanserin yaygınlığı araştırılır.
MAMOGRAFİ
Mamografi, düşük dozda çekilen bir meme rontgen filmidir. Memede, muayene ile
saptanamayacak kadar küçük anormalliklerin tespit edilmesi amacı ile çekilir.
Mamografinin gerçek değeri budur. Çünkü, bu sayede, hastalık muayene ile tespit
edilebilecek safhadan önce saptanır. Bu nedenle kesin hayat kurtarıcıdır. Kırk
yaşını geçen kadınlar her yıl veya iki yılda bir mamografi çektirmeli ve her yıl
uzman bir hekime meme muayenesi olmalıdır. Elli yaşını geçen kadınlar ise her
yıl mamografi çektirmeli ve hekime muayene olmalıdır.
Mamografi Ne Zaman Çektirilir?
Mamografi çekilirken meme, iki tabaka arasında birkaç saniye hafifçe
sıkıştırılır. Bu nedenle memelerin en az hassas olduğu zamanda mamografi
çekilmesi, özellikle memeleri hassas kadınlara önerilmektedir. Adet bitimini
takip eden hafta, memelerin hassasiyetinin en az olduğu zamandır. Ayrıca adet
bitimini takip eden hafta, hormonal nedenlerle memelerin şişliği en alt
düzeydedir ve bu sırada daha iyi sonuçlar alınmaktadır. Bu sebeplerden dolayı
herhangi özel bir durum olmadıkça, mamografi çekiminin, adetin bitimini takip
eden haftada yapılması önerilmektedir.
Mamografi Çektirmeye Giderken Nelere Dikkat Edilmeli?
Mamografi çekilirken belden yukarısı çıplaktır. Bu nedenle çekime gelirken iki
parça elbise giyilmesi önerilir. Bu sayede çekim sırasında belden üstü
kolaylıkla çıkartılabilir. Filmi etkileyebileceğinden, koltuk altlarına
deodorant, talk pudrası, losyon gibi şeyler sürülmemelidir.
MEMENİN SELİM (İYİ HUYLU) HASTALIKLARI
Memenin selim hastalıklarında da en sık görülen bulgu hastanın eline bir kitle
veya sertlik gelmesidir.
Daha az görülen diğer yakınmalar, meme ağrısı, meme başı akıntısıdır. Bazı selim
meme hastalıkları da hiçbir bulgu vermedikleri için kontrol mammografilerinde
ortaya çıkabilir.
Memenin en sık rastlanan selim hastalıkları; Fibrokistik değişiklikler,
fibroadenom, intraduktal papillom, duktal ektazi, mastittir.
Fibrokistik Değişmeler
Geçmiş yıllarda fibrokistik hastalık olarak adlandırılıyordu; ancak yakın
zamanda daha değişik adlandırılmaya başlandı. Çünkü neredeyse her iki kadından
birinde görüldüğü için, hastalık demek doğru olmazdı.
Genel olarak doğurganlık çağındaki kadınlarda rastlanır. Bulgular; kistler,
memede yoğunluk artışı, yer yer sert alanlar veya ele misket gibi nodüller
gelmesi, ağrı ve hassasiyettir. Kistler, mensturasyon öncesi şişer ve ağrılı bir
hal alır; çünkü, aylık hormonal değişikliklerden etkilenirler.
Zaman zaman ele gelen bu kistlerin bazısı çok sert olur veya başka
değişikliklere uğrayarak kanseri çağrıştırır. O takdirde iğne biopsisi veya
yeterli olmazsa cerrahi biopsi yapmak gerekebilir. Ancak patolojik tetkik sonucu
kanser olmadığı ortaya konabilir.
Fibrokistik değişiklikler genel olarak selim karakterdedir. Ama bazı özel
tipleri, örneğin epitelyal, hiperplazi veya atipik hiperplazi bileşenleri varsa,
(patolojik değerlendirme sonucu anlaşılabilir) hastada kanser gelişme riski
normal popülasyona oranla daha yüksektir ve hastanın dikkatli izlenmesi gerekir.
Memelerdeki fibrokistik değişikliğin neden olduğu sıkıntıları her zaman
dindirmek mümkün olamayabilir. Hastaların az bir kısmında, örneğin büyük bir
kist varsa, bu kistin bir iğne ile boşaltılması sonucu yakınmalar tamamen geçer.
Kahve, çay ve çikolata tüketiminin memelerdeki bu yakınmayı arttırdığı bazı
hastalar tarafından gözlenmiştir. Yapılan bilimsel çalışmalarda, bu gıdalarla
fibrokistlerin ilişkisi doğrulanamamıştır. Yine de bazı hekimler, fibrokistik
değişikliklere bağlı ağrıları olan hastalarda bu yiyecek ve içecekleri
kesmektedir. Faydası kişiden kişiye göre değişmektedir.
Periyod sonu ve mensturasyon öncesi memelerdeki şişmeye bağlı yakınmalar arttığı
için bazı hekimler hastanın tuz tüketimini kısıtlarlar. Hatta idrar söktürücü
(diüretik) ilaçlar da kullanılmaktadır. Bu uygulamaların da bilimsel desteği
kanıtlanamamıştır.
Bu amaçla vitaminler kullanılmış ancak başarılı sonuçlar elde edilememiştir.
Üstelik uzun süre yüksek doz vitamin alımının da yan etkileri vardır. Doğum
kontrol haplarının kullanımında da bir yarar görülmemiştir. Hastalara sürekli
sütyen kullanmaları önerilebilir. Tedavi edici bir özelliği olmasa da hastanın
yakınmalarını azaltabilir.
Hastanın şikayetlerini geçiren veya azaltan iki ilaç vardır: Bromokriptin ve
Danazol. Her iki ilaçta hormon içermektedir. Ancak doktor kontrolünde
uygulanabilir. Hem pahalıdır hem de yan etkileri olan ilaçlardır. Gerçekten
ihtiyacı olan hastalarda başarılı sonuçlar vermektedir.
Fibroadenom
Genç yaşlarda daha çok yirmili veya otuzlu yaşlarda görülür. Bazı fibroadenomlar
çok küçüktür ve ancak mikroskop altında görülebilir. Bunun yanında bazıları ise
5-10 cm büyüklüklere kadar varabilir. Genellikle yuvarlak hatlı, düzgün
yüzeylidir ve çevre dokulardan kesin sınırlarla ayrılabilir.
Bazı kadınlarda tek olurken bazı hastalarda birçok fibroadenom görülebilir.
Tek memede olabileceği gibi her iki memede de aynı anda görülebilir. İğne
biopsisi ile tanı koyma şansı vardır.
Eğer büyümeye devam ederse veya memenin görünümünde deformite oluşturursa pek
çok cerrah çıkartılmasını önermektedir. Bazen ileri yaşlarda veya menapoz
sonrası bu tümörler hızla küçülüp kaybolabilirler.
Eğer kanser değil de fibroadenom olduğundan emin isek, o takdirde cerrahi olarak
çıkartılması şart değildir. Ancak, cerrahi olarak çıkartılmayan fibroadenomların
da büyüyüp büyümedikleri açısından yakınen takip edilmesi gerekmektedir.
Fibroadenom çıkartıldıktan sonra yeni bir fibroadenom oluşursa bunun anlamı
eskisinin tekrar ettiği değil memenin yeni fibroadenomlar yapmakta olduğudur.
Diğer Hastalıklar
İntaduktal Papillom
Papillomlar genel olarak meme başına yakın olan büyük süt kanallarını tutar.
Hastanın yakınması kanlı meme başı akıntısıdır. Papillomlar bazı olgularda, meme
başının uzağındaki nispeten küçük süt kanallarından da gelişebilir ve bu
durumlarda epitelyal hiperplazi ile birlikte olur (kanser gelişme riski hafifçe
yüksek). Meme başındaki akıntının mikroskopik tetkiki ile tanı konabilir ancak
kesin tanı olmadığı için pekçok hekim bunu yeterli görmez. Hem tedavi hem de
kesin tanı papillomun ve geliştiği hemen yakınındaki bölgenin çıkarılmasıdır.
Meme areolasının (meme başının kenarındaki koyu renkli yuvarlak bölüm) hemen
yanından yapılan küçük bir kesi ile çıkartılır ve histopatolojik tetkik sonucu
kesin tanısı da konur.
Duktal Ektazi
Daha çok 40 ve 50 yaş gruplarındaki kadınlarda görülür. Hastanın yakınması,
yeşil-siyah renkli, koyu kıvamlı yapışkan bir sıvının meme başından gelmesidir.
Meme başı ve hemen yakın çevresindeki dokular, kızarık ve ağrılı olabilir.
Hiçbir tedavi yapılmadan da geçebilir veya antibiyotiklerle beraber sıcak
kompres uygulaması gerekebilir. Eğer yakınmaler tekrar eder veya düzelmezse,
areola kenarından açılıp, o bölgedeki süt kanalları çıkarılır.
Mastit
Meme iltihabıdır. Genellikle çocuk emziren kadınlarda görülür. Meme başı çevresi
dokularda oluşan çatlaklardan giren mikroorganizmaların süt kanalları içinde
oluşturduğu enfeksiyondur. Antibiyotiklerle tedavi edilir. Bazı durumlarda, apse
formuna dönüşebilir ki, bu durumda, cerrahi olarak apsenin içinin boşaltılması
gerekir.
MEME KANSERİ
Vücuttaki her organ değişik hücrelerden meydana gelmiştir. Bu hücreler ihtiyaç
olduğunda, belli bir düzen içinde bölünür ve çoğalırlar. Bu olay vücudu sağlıklı
tutar. Hücrelerin kontrolsüz olarak bölünmesi ve ihtiyacın ötesinde çoğalması
sonucu kitle oluşur. Bu kitle tümördür. Tümörler selim yada habis olabilirler.
Selim tümörler iyi huyludurlar, habis tümörler ise kanserlerdir. Bir tümörün
selim yada habis olduğu patolojik tetkiki sonucu anlaşılır.
Selim tümörler kanser değildir. Cerrahi olarak alınabilirler ve tekrar ortaya
çıkmazlar. En önemlisi selim tümör hücreleri diğer dokuları istila etmez ve
vücudun başka yerlerine doğru yayılmazlar. Selim tümörler yaşamı tehdit
etmezler.
Malign tümörler kanserdirler. Kanser hücreleri de kontrol dışı büyür ve
bölünürler. ancak selim tümörlerden çok daha hızlı çoğalıp büyürler. Yakındaki
doku ve organları da istila edip harap ederler. Ayrıca, kanser hücreleri malign
tümörden kopup kan dolaşımına veya lenfatik dolaşıma dökülebilir. Meme
kanserinde, vücudun başka yerlerinde tümör hücreleri bu şekilde gelişir. Kanser
hücrelerinin uzak dokulara yayılmasına metastaz denir. Karaciğer, kemikler,
beyin dokusu meme kanserinin en sık metastaz yaptığı yerlerdir.
Meme dokusu süt bezleri, süt kanalları, bunları çevreleyen yağ dokusundan
oluşmaktadır. meme kanserleri bu dokulardan ortaya çıkar. Her dokunun kanseri
farklı özelliktedir, tedavisi ve hastalığın ilerleyiş biçimi farklıdır.
Süt bezlerinden ortaya çıkan kanserlere lobuler karsinoma ( kanser), süt
bezlerinden ortaya çıkan meme kanserlerine ise Duktal kanser denmektedir. ayrıca
kanser hücrelerinin lokalize veya çevre dokuya yayılmalarına bakılarak in situ
kanser ve invaziv kanser terimleri de kullanılmaktadır. İnvaziv kanser çevre
dokuya yayılmış in situ kanser yayılmamış anlamındadır.
Meme kanseri denince tek bir hastalık anlaşılmamalıdır. Birkaç çeşit meme
kanseri vardır. En sık görüleni süt kanallarından çıkar ve duktal kanser denir.
Diğer bir tip ise süt üreten keseciklerden gelişir ve lobüler kanserdir. Diğer
meme kanseri tipleri çok nadir görülür.
Kanser hücrelerinin lokalize veya çevre dokuya yayılmalarına bakılarak in situ
kanser ve invaziv kanser terimleri de kullanılmaktadır. İnvaziv kanser çevre
dokuya yayılmış in situ kanser yayılmamış anlamındadır.Kanser hücreleri meme
dokusu dışına çıktıysa, öncelikle koltuk altı lenf ganglionlarını tutar. Kanser
hücreleri vücudun diğer bölgelerine de örneğin kemiklere, akciğere veya
karaciğere ulaşmış olabilirler. Başka organlara yayılmış olan kanser de çıktığı
organın adıyla anılır. Meme kanseri, başka bir organa bulaşmışsa, örneğin
karaciğeri tutmuşsa, buna metastatik meme kanseri denir.
Dünyada Meme Kanseri Görülme Sıklığı
Meme kanseri bir çok ülkede, kadınların en korkulu sağlık sorunu olma özelliğini
taşımaktadır. Günümüzde ABD' de, sekiz kadından birisi meme kanserine
yakalanmaktadır. Bu oran Avrupa ülkelerinde on kadında birdir. Meme kanseri ile
ilgili sayıları şu şekilde sıralayabiliriz;
1950-1970 yılları arasında ABD' de, 1milyon kadın meme kanseri nedeni ile
hayatını kaybetti. Bu sayı ABD'nin 2. Dünya savaşı, Kore ve Vietnam savaşlarında
kaybettiği insan sayısından fazladır. 1998 yılında Avrupa'da 1 milyon kadın,
meme kanserin nedeni ile tedavi görmektedir. 2000 yılında dünyada 1 milyon
kadına, yeni meme kanseri tanısı konacaktır. Dünyada her 11 dakikada 1 kadın,
meme kanseri nedeni ile hayatını kaybediyor. Dünyada her 3 dakikada 1 kadına,
yeni meme kanseri tanısı konuyor.
Türkiye’de Meme Kanseri Görülme Sıklığı
Türkiye' de sağlıklı bir istatistik bulunmuyor. Gerek beslenme, gerekse iklim
açısından, ülkemiz şartlarına yakın sayabileceğimiz bir Akdeniz ülkesi olan
İtalya istatistiklerini ülkemize uyguladığımızda, Türkiye' de her yıl 30 bin
kadın meme kanserine yakalanmaktadır.
Sayılar soyut kavramlar oldukları için fazla bir anlam taşımayabilir. Fakat bir
an durup düşünürsek, yakın çevremizde, akraba ve dostlarımız arasında, bu sorun
ile karşılaşmış birkaç tanıdığımızı, mutlaka anımsayacağız. Sorunun hiç de
sandığımız kadar bizden uzak olmadığını, güç de olsa kabul etmeliyiz.
Dünyada Meme Kanseri Artış Gösteriyor mu?
Hastalığın diğer bir özelliği de, görülme sıklığının artıyor olmasıdır. Kırk yıl
önce 1960 yıllarında, ABD' de yirmi kadından birisinde meme kanseri görülürken,
günümüzde sekiz kadından birisinde meme kanseri görülmektedir. Hastalığın
gösterdiği bu artış, tüm gelişmiş batı ülkelerinde izlenmektedir. Meme kanseri
görülme oranı artış göstermekle birlikte, teknolojik gelişme ve erken tanı
olanaklarının artmasına bağlı olarak, meme kanseri ölüm oranı aynı kalmıştır,
artmamıştır.
Meme Kanserinden Ölüm Oranı
Batı ülkelerinde sivil toplum örgütlerinin çalışmaları ve hükümetlerin sağlık
politikaları sonucu, meme kanseri ile ilgili toplum bilinci oldukça yüksek
seviyede gelişmiştir. Bunun sonucu erken tanı olanakları yaygın olarak
kullanıldığı için, meme kanserine bağlı ölüm oranı düşük kalmaktadır.
Türkiye' de ise, bu konudaki toplum bilinci yeterince gelişmemiştir. Erken tanı
olanakları yetersizdir. Bu olumsuzlukların sonucu, Türk kadını meme kanseri
konusunda çağdaş erken tanı olanaklarından mahrum olduğu için, tanı çok geç
konulmaktadır. Hastaların büyük bir çoğunda, ilk tanı sırasında çok geç
kalındığı için,uygulanacak tedavi seçenekleri fazla olmamaktadır.
Meme Kanseri Bulguları
Erken dönem meme kanseri, ağrı yapmaz. Aslında erken meme kanseri hiçbir semptom
vermez. Fakat kanser gelişmeye devam ettikçe aşağıdaki bulgular ortaya çıkar.
Memede ele kitle gelmesi.
Memede veya koltukaltında, şişlik veya kalınlaşma.
Memenin şeklinde veya büyüklüğünde değişiklik olması.
Meme başı akıntısı olması.
Memenin veya meme başının renginde yada normal dokusunda bir değişiklik (meme
başının içeri çekilmesi, simetrisinin bozulması, cilt değişiklikleri gibi)
Yukarıdaki değişiklikleri fark ettiğinizde, hemen doktorunuza başvurmalısınız.
Bunun nedeni genellikle kanser olmayabilir ama bunu ancak bir doktor
söyleyebilir.
Meme Kanseri Riski Azaltılabilir mi ?
Egzersiz :
Yoğun egzersiz ve jimnastik yapan kadınlarda meme kanseri riskinin azaldığı
gözlenmiştir. Bu nedenle, tüm kadınlara önerilmektedir.
Beslenme :
Meme kanseri ile beslenmenin önemli ilişkisi vardır. Sebze ve meyveden zengin
beslenme, ağır yağlı yiyeceklerden uzak durulması önerilmektedir. Günlük gıda
alımına C vitamini, betakaroten gibi antioksidanların eklenmesinin koruyucu
etkisi olduğu ileri sürülmektedir.
Kısaca; şişmanlığın azaltılması, alkol alınıyorsa bırakılması. Hafif egzersiz
yapılması(haftada 4 saat tempolu yürüyüş), Sebze ve meyvenin bol tüketilmesi,
gibi basit önlemler ile meme kanseri riski % 30-40 oranında azaltılabilmektedir.
Henüz meme kanserini kesin önleyen bir yöntem henüz yoktur. Günümüzde bilinen
tek yöntem, erken tanıdır. Erken tanı sayesinde, meme kanserinin getirdiği
sorunlar büyük oranda çözülebilmektedir. Bu sayede hastalığın toplumda yaptığı
hasar en aza indirilebilir, yaşam süresi ve kalitesi önemli ölçüde
arttırılabilir.
Erken teşhis için bilinen en iyi ve etkili çözüm, kadınların risk durumlarına
göre belirlenmiş olan muayene ve tetkik protokollerinin uygulamasıdır.
MEME KANSERİ RİSK FAKTÖRLERİ
Bazı özellikleri taşıyan kadınlarda, meme kanserinin daha sık görüldüğünü
biliyoruz. Bu özelliklere risk faktörleri diyoruz. Bu risk faktörlerini taşıyan
kişilerin mutlaka meme kanserine yakalanacakları söylenemez. Sadece, bu
faktörleri taşımayanlara göre, daha fazla meme kanserine yakalanma olasılıkları
olduğunu biliyoruz. Bu faktörleri taşımayan kişiler de meme kanserine
yakalanabilirler. Meme kanserine yakalanan kadınların yarısı, bu risk
faktörlerini hiç taşımamaktadır. Bu nedenle, risk faktörlerinin taşımayan
kişiler de olağan kontrollerini yaptırmalıdırlar.
Meme kanserine yakalanma riskini artıran faktörleri kısaca şu şekilde
sayabiliriz;
Yaş:
İleri yaş önemli bir risk faktörüdür. Yeni meme kanseri tanısı konan kadınların
% 70’i, 50 yaş üzerindedir. Diğer bir deyimle, yaşı 50 yaş üzerinde olan
kadınlarda meme kanseri görülme sıklığı, yaşı 50 yaşın altında olan kadınlardan
4 kat daha fazladır. Bu nedenle, 50 yaş üzerindeki her kadın, mutlaka yılda bir
defa hekime baş vurarak muayene olmalı ve mamografi dediğimiz meme filmini
çektirmelidir. Kişisel meme kanseri hikayesi: Daha önce meme kanseri geçirmiş ve
tedavi olmuş kadınlarda, diğer memede kansere gelişme olasılığı normal kadınlara
göre 3-4 kat daha fazladır.
Ailede meme kanseri hikayesi:
Aile yakınları arasında meme kanserine yakalanmış kadınların, meme kanserine
yakalanma olasılığı, diğer kadınlara göre daha fazladır. Örneğin, kız kardeşi
veya annesi meme kanserine yakalanan bir kadının, meme kanserine yakalanma
riski, diğer kadınlardan 2- 5 kat daha fazladır. Bu kadınlar daha sık ve
dikkatli izlenmelidir. Bu şekilde sorunları olan kadınlar, meme kanseri genetik
danışmanlığının yapıldığı kliniklere baş vurarak risklerini hesaplattırmaları
gerekir. Eğer aile geçiş riski yüksek bulunursa, genetik testi yaptırmalıdırlar.
Vakfımız polikliniğinde bu hizmet verilmektedir.
Daha önce meme biopsisi yapılmış olması:
Memede bir kitle nedeni ile biopsi yapılmış ve iyi huylu bir tümör saptanmış
olabilir. Bazı kanser olmayan iyi huylu tümörlerin bulunması, kanser gelişme
riskini değişik oranlarda artırabilmektedir. Bu, tümörün hücresel yapısına göre
değişir. Örneğin, yapılan bir biopside, çıkartılan kitlenin patolojik incelemesi
sonucu atipik hiperplazi tanısı konmuş kadınlarda ( bu tamamen iyi huylu bir
tümördür), meme kanseri gelişme oranı normal kadınlara göre daha fazladır.
Fertil çağ süresi:
Adet görmeye erken başlanması, menepoza geç girilmesi, fertil cağı uzatmaktadır.
Bu sırada kadın daha uzun süre östrojen hormonu etkisi altında kalmakta, meme
kanseri gelişme riski artmaktadır. Erken menopoza giren kadınlarda hormon
tedavisi yapılmıyor ise, meme kanseri riski önemli ölçüde azalmaktadır. Elli
yaşından sonra adet görmeye devam eden kadınlarda, meme kanserine yakalanma
riski az da olsa artmaktadır.
Doğurganlık hikayesi:
İlk çocuğu doğurma yaşı önemlidir. İlk çocuğunu 30 yaşından sonra doğuran
kadınlarda meme kanseri görülme oranı 20 yaşından önce doğuranlara göre 2 kat
fazladır. Hiç çocuk doğurmayan kadınlarda risk hafif yükselmektedir
Sosyoekonomik seviyenin yüksekliği:
Varlıklı, sosyoekonomik düzeyi yüksek olan kadınlarda, meme kanseri görülme
oranı daha fazladır. Bu ailelerin kızları daha iyi beslendikleri için daha erken
gelişmekte ve erken yaşta adet görmeye başlamaktadır. Ayrıca bu çocuklar
büyüdükleri zaman eğitim ve iş nedeni ile daha geç evlenmekte ve daha geç çocuk
sahibi olmaktadırlar. Bu nedenlere bağlı olarak fertil çağın erken başlaması,
geç doğurma gibi nedenler sebep olarak sayılabilir. Ayrıca bunların dışında
başka faktörler de rol almaktadır.
Östrojen hormonu tedavisi görenler:
Menopoz nedeni ile uzun süre östrojen tedavisi ( 10 yıldan fazla) gören
kadınlarda, meme kanseri oranı artmaktadır. Fakat, hormon tedavisi almayan
kadınlarda da, kalp hastalıklarında ve osteoporoz gibi sorunlarda artış ortaya
çıkmaktadır. Bu nedenle, menopoz yakınmalarının azaltılması amacı ile, östrojen
verilmesi önerilebilir fakat, mutlaka bir hekim kontrolü altında yapılmalıdır.
Doğum kontrol hapı kullanılması:
Bu konuda farklı görüşler olmakla birlikte hafif bir risk artışı olduğu ileri
sürülmektedir. On yıl önce doğum kontrol hapını bırakmış olan kadınlarda ise, bu
risk tamamen ortadan kalkmaktadır.
Alkol kullanılması:
Fazla alkol alan kadınlarda, almayan kadınlara göre risk nispeten artmaktadır.
Günde 3 bardak yüksek dereceli alkol içen bir kadının meme kanserine yakalanma
riski, hiç içmeyen kadına göre 2 kat daha fazladır. Alkol alımının günde bir
kadeh ile sınırlandırılması önerilmektedir.
Sigara:
Sigaranın kesin bir etkisi gösterilememiştir. Fakat, genel sağlığı
etkilediğinden dolayı bırakılması önerilmektedir. Şişmanlık ve yağlı beslenme:
Bazı çalışmalarda şişmanlığın, özellikle 50 yaş üzerindeki kadınlarda meme
kanserine yakalanma riskini artırdığı gözlenmiştir. Özellikle, doymuş yağların
fazla bulunduğu yağlı et gibi yemekler ve yağlı süt ürünlerinin fazla
alınmasının bu riski artırdığı ileri sürülmüştür.
MEME KANSERİ
Vücuttaki her organ değişik hücrelerden meydana gelmiştir. Bu hücreler ihtiyaç
olduğunda, belli bir düzen içinde bölünür ve çoğalırlar. Bu olay vücudu sağlıklı
tutar. Hücrelerin kontrolsüz olarak bölünmesi ve ihtiyacın ötesinde çoğalması
sonucu kitle oluşur. Bu kitle tümördür. Tümörler selim yada habis olabilirler.
Selim tümörler iyi huyludurlar, habis tümörler ise kanserlerdir. Bir tümörün
selim yada habis olduğu patolojik tetkiki sonucu anlaşılır.
Selim tümörler kanser değildir. Cerrahi olarak alınabilirler ve tekrar ortaya
çıkmazlar. En önemlisi selim tümör hücreleri diğer dokuları istila etmez ve
vücudun başka yerlerine doğru yayılmazlar. Selim tümörler yaşamı tehdit
etmezler.
Malign tümörler kanserdirler. Kanser hücreleri de kontrol dışı büyür ve
bölünürler. ancak selim tümörlerden çok daha hızlı çoğalıp büyürler. Yakındaki
doku ve organları da istila edip harap ederler. Ayrıca, kanser hücreleri malign
tümörden kopup kan dolaşımına veya lenfatik dolaşıma dökülebilir. Meme
kanserinde, vücudun başka yerlerinde tümör hücreleri bu şekilde gelişir. Kanser
hücrelerinin uzak dokulara yayılmasına metastaz denir. Karaciğer, kemikler,
beyin dokusu meme kanserinin en sık metastaz yaptığı yerlerdir.
Meme dokusu süt bezleri, süt kanalları, bunları çevreleyen yağ dokusundan
oluşmaktadır. meme kanserleri bu dokulardan ortaya çıkar. Her dokunun kanseri
farklı özelliktedir, tedavisi ve hastalığın ilerleyiş biçimi farklıdır.
Süt bezlerinden ortaya çıkan kanserlere lobuler karsinoma ( kanser), süt
bezlerinden ortaya çıkan meme kanserlerine ise Duktal kanser denmektedir. ayrıca
kanser hücrelerinin lokalize veya çevre dokuya yayılmalarına bakılarak in situ
kanser ve invaziv kanser terimleri de kullanılmaktadır. İnvaziv kanser çevre
dokuya yayılmış in situ kanser yayılmamış anlamındadır.
Meme kanseri denince tek bir hastalık anlaşılmamalıdır. Birkaç çeşit meme
kanseri vardır. En sık görüleni süt kanallarından çıkar ve duktal kanser denir.
Diğer bir tip ise süt üreten keseciklerden gelişir ve lobüler kanserdir. Diğer
meme kanseri tipleri çok nadir görülür.
Kanser hücrelerinin lokalize veya çevre dokuya yayılmalarına bakılarak in situ
kanser ve invaziv kanser terimleri de kullanılmaktadır. İnvaziv kanser çevre
dokuya yayılmış in situ kanser yayılmamış anlamındadır.Kanser hücreleri meme
dokusu dışına çıktıysa, öncelikle koltuk altı lenf ganglionlarını tutar. Kanser
hücreleri vücudun diğer bölgelerine de örneğin kemiklere, akciğere veya
karaciğere ulaşmış olabilirler. Başka organlara yayılmış olan kanser de çıktığı
organın adıyla anılır. Meme kanseri, başka bir organa bulaşmışsa, örneğin
karaciğeri tutmuşsa, buna metastatik meme kanseri denir.
Dünyada Meme Kanseri Görülme Sıklığı
Meme kanseri bir çok ülkede, kadınların en korkulu sağlık sorunu olma özelliğini
taşımaktadır. Günümüzde ABD' de, sekiz kadından birisi meme kanserine
yakalanmaktadır. Bu oran Avrupa ülkelerinde on kadında birdir. Meme kanseri ile
ilgili sayıları şu şekilde sıralayabiliriz;
1950-1970 yılları arasında ABD' de, 1milyon kadın meme kanseri nedeni ile
hayatını kaybetti. Bu sayı ABD'nin 2. Dünya savaşı, Kore ve Vietnam savaşlarında
kaybettiği insan sayısından fazladır. 1998 yılında Avrupa'da 1 milyon kadın,
meme kanserin nedeni ile tedavi görmektedir. 2000 yılında dünyada 1 milyon
kadına, yeni meme kanseri tanısı konacaktır. Dünyada her 11 dakikada 1 kadın,
meme kanseri nedeni ile hayatını kaybediyor. Dünyada her 3 dakikada 1 kadına,
yeni meme kanseri tanısı konuyor.
Türkiye’de Meme Kanseri Görülme Sıklığı
Türkiye' de sağlıklı bir istatistik bulunmuyor. Gerek beslenme, gerekse iklim
açısından, ülkemiz şartlarına yakın sayabileceğimiz bir Akdeniz ülkesi olan
İtalya istatistiklerini ülkemize uyguladığımızda, Türkiye' de her yıl 30 bin
kadın meme kanserine yakalanmaktadır.
Sayılar soyut kavramlar oldukları için fazla bir anlam taşımayabilir. Fakat bir
an durup düşünürsek, yakın çevremizde, akraba ve dostlarımız arasında, bu sorun
ile karşılaşmış birkaç tanıdığımızı, mutlaka anımsayacağız. Sorunun hiç de
sandığımız kadar bizden uzak olmadığını, güç de olsa kabul etmeliyiz.
Dünyada Meme Kanseri Artış Gösteriyor mu?
Hastalığın diğer bir özelliği de, görülme sıklığının artıyor olmasıdır. Kırk yıl
önce 1960 yıllarında, ABD' de yirmi kadından birisinde meme kanseri görülürken,
günümüzde sekiz kadından birisinde meme kanseri görülmektedir. Hastalığın
gösterdiği bu artış, tüm gelişmiş batı ülkelerinde izlenmektedir. Meme kanseri
görülme oranı artış göstermekle birlikte, teknolojik gelişme ve erken tanı
olanaklarının artmasına bağlı olarak, meme kanseri ölüm oranı aynı kalmıştır,
artmamıştır.
Meme Kanserinden Ölüm Oranı
Batı ülkelerinde sivil toplum örgütlerinin çalışmaları ve hükümetlerin sağlık
politikaları sonucu, meme kanseri ile ilgili toplum bilinci oldukça yüksek
seviyede gelişmiştir. Bunun sonucu erken tanı olanakları yaygın olarak
kullanıldığı için, meme kanserine bağlı ölüm oranı düşük kalmaktadır.
Türkiye' de ise, bu konudaki toplum bilinci yeterince gelişmemiştir. Erken tanı
olanakları yetersizdir. Bu olumsuzlukların sonucu, Türk kadını meme kanseri
konusunda çağdaş erken tanı olanaklarından mahrum olduğu için, tanı çok geç
konulmaktadır. Hastaların büyük bir çoğunda, ilk tanı sırasında çok geç
kalındığı için,uygulanacak tedavi seçenekleri fazla olmamaktadır.
Meme Kanseri Bulguları
Erken dönem meme kanseri, ağrı yapmaz. Aslında erken meme kanseri hiçbir semptom
vermez. Fakat kanser gelişmeye devam ettikçe aşağıdaki bulgular ortaya çıkar.
Memede ele kitle gelmesi.
Memede veya koltukaltında, şişlik veya kalınlaşma.
Memenin şeklinde veya büyüklüğünde değişiklik olması.
Meme başı akıntısı olması.
Memenin veya meme başının renginde yada normal dokusunda bir değişiklik (meme
başının içeri çekilmesi, simetrisinin bozulması, cilt değişiklikleri gibi)
Yukarıdaki değişiklikleri fark ettiğinizde, hemen doktorunuza başvurmalısınız.
Bunun nedeni genellikle kanser olmayabilir ama bunu ancak bir doktor
söyleyebilir.
Meme Kanseri Riski Azaltılabilir mi ?
Egzersiz :
Yoğun egzersiz ve jimnastik yapan kadınlarda meme kanseri riskinin azaldığı
gözlenmiştir. Bu nedenle, tüm kadınlara önerilmektedir.
Beslenme :
Meme kanseri ile beslenmenin önemli ilişkisi vardır. Sebze ve meyveden zengin
beslenme, ağır yağlı yiyeceklerden uzak durulması önerilmektedir. Günlük gıda
alımına C vitamini, betakaroten gibi antioksidanların eklenmesinin koruyucu
etkisi olduğu ileri sürülmektedir.
Kısaca; şişmanlığın azaltılması, alkol alınıyorsa bırakılması. Hafif egzersiz
yapılması(haftada 4 saat tempolu yürüyüş), Sebze ve meyvenin bol tüketilmesi,
gibi basit önlemler ile meme kanseri riski % 30-40 oranında azaltılabilmektedir.
Henüz meme kanserini kesin önleyen bir yöntem henüz yoktur. Günümüzde bilinen
tek yöntem, erken tanıdır. Erken tanı sayesinde, meme kanserinin getirdiği
sorunlar büyük oranda çözülebilmektedir. Bu sayede hastalığın toplumda yaptığı
hasar en aza indirilebilir, yaşam süresi ve kalitesi önemli ölçüde
arttırılabilir.
Erken teşhis için bilinen en iyi ve etkili çözüm, kadınların risk durumlarına
göre belirlenmiş olan muayene ve tetkik protokollerinin uygulamasıdır.
MEME KANSERİNİN TEDAVİSİ
Meme kanserinin tedavisi, kanserin tipine ve yaygınlığına bağlı olarak
değişmektedir. Genel olarak cerrahi tedaviyi takip eden yardımcı tedavilerin
uygulaması şeklindedir. Cerrahi tedavide kanserli dokuyu içeren meme cerrahi
olarak çıkartılır (mastektomi), bu işleme koltuk altı lenf bezlerinin
çıkartılması da eklenir. Cerrahi işlemden sonra hastalığın yaygınlık ve tipine
bakılarak radyoterapi, kemoterapi veya hormonoterapi tedaviye eklenir.
Meme protezi
Meme ameliyatı olmuş ve plastik rekonstrüksiyon yapılmamış kadınlar, beden
görümlerini korumak amacı ile protez meme kullanmaktadır. Batı ülkelerinde bu
konuda eğitimli protez hemşireleri, hastanın ölçülerini almakta ve uygun
protezin seçimine yardımcı olmaktadır. Bu hizmet, eğitim ve deneyim
gerektirmektedir. Ülkemizde bu protezlerin satışı, sıradan satış elemanlarınca
yapılmakta ve ülke alım gücünün çok üzerinde ücret istenmektedir. Uygun bir
organizasyonla, bu sorun çözülebilir ve ücret üçte bire düşürülebilir. Bu sayede
hizmet toplumun tüm kesimlerine yayılabilir.
UNUTMAYIN MEME KANSERİNE KARŞI EN GÜÇLÜ SAVUNMA, KENDİ KENDİNİZE YAPACAĞINIZ
AYLIK MUAYENELER VE ŞÜPHELİ BİR DURUMLA KARŞILAŞTIĞINIZDA BUNU HEMEN HEKİMİNİZE
GÖSTERMENİZDİR.<